You are on page 1of 18

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

Yeni Panoptikon, Gözün İktidarı ve Facebook

Barış Çoban*

GİRİŞ
Göz öznenin varoluşunu yakalayabilmesine olanak sağlar, hem gören hem de görülen
öznenin temel belirleyenidir, göz öznel varoluşun merkezindedir. Bunun yanında tarihsel
olarak göz iktidarın temel belirleyenlerinidir, iktidar toplum üzerinde denetim kurmak için
gözetim sistemlerini kullanmıştır. İktidarın gözü toplumun tüm yaşam alanlarını
denetleyen güçtür ve şiddet gücü dolayımıyla kendisini vareder. Toplumu göz ile
denetleyen iktidar toplumsal gözüde denetim altında tutmaya çalışır. Her iktidar kendi
döneminin teknolojilerini kullanarak, toplumsal yaşam ve toplumsal gözün gördüğü
“görsel dünya” üzerindeki denetimini “göz” üzerinden kurar. Modern anlamda kapitalist
iktidar, geçmişteki iktidar biçimlerinden daha etkin bir biçimde toplumsal denetimin
sağlanması sürecinde “göz”ü aşırı bir biçimde vurgulamıştır, görünmeden gören iktidar ile
toplum “göz”ün baskısıyla tahakküm altına alınır. Gözetim, iktidarın temel denetim
biçimlerinden birisi haline gelirken, “göz” de önemli bir iktidar organına dönüşür.
Kapitalist üretim süreçlerinde de göz merkezi bir önem kazanmıştır, ayrıca kapitalist
tüketim kültürünün gelişiminin sonucunda göz toplumsal anlamda tüketimci bir biçim
kazanmıştır. Göz özneyi iktidarın belirleyiciliğinde hem üreten hem de tüketen kültürün
düğüm noktasıdır.
Kapitalizmde göz hem üretim hem tüketim sürecinde yoğun bir şekilde
kullanımdadır, gözün iktidarı kesintisiz bir biçimde farklı “göz”leri, gözetim sistemlerini
kullanarak doğumundan ölümüne dek özneleri denetim altında tutmaya ve bu denetimi
özneler için sıradan ve meşru kılmaya çalışır. Toplumsal bedenin görünmeden gören
iktidar tarafından disipline edilmesi, süreğen bir gözetim sistemi ile gerçekleştirilir.

*
Yrd.Doç. Dr., barishc@gmail.com, Yeni Yüzyıl Üniversitesi, İletişim Fakültesi.

1
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

Panoptik bir mantığa sahip olan sistem, toplumsal özneleri biçimlendirirken, gözetlenmeyi
ve seyretmeyi normalleştirir. Yeni iletişim teknolojileriyle beraber gözün teknolojik biçimi
tüm yaşam alanlarını denetim alma konusunda tarihte görülmedik bir yayılımın
yaşanmasına neden olmuştur ve toplumsal özgürlükler iktidarın gözetimi altında gittikçe
azalmaktadır, hatta toplum gönüllü bir kul olarak kendi özgürlüklerinden vazgeçmektedir.
“Facebook” öznelerin gönüllü teslimiyetinin en güncel göstergelerinden bir tanesidir.
“Facebook”a kaydolarak yerel ve küresel iktidarların görsel denetimine kendisini açan
özneler varoluşlarını kanıtlamak isterken gerçekte öznel yokoluşlarıyla karşı karşıya
kalmaktadır. Muhaliflik iddiası ile açılan tüm facebook gruplarına rağmen, görünürlüğün
tuzağında yeni bir dünyanın mümkün olmadığı açıkça görülmektedir. İktidarın gözüönünde
muhaliflik oynamakla iktidarın gözünden kaçan yeraltında gerçekten toplumsal muhalefet
yapmak arasında büyük bir fark vardır. Toplumsal muhalefetin yeni iletişim teknolojileri
bağlamında kendisini varetmek için yeni mecralara gereksinimi vardır, toplumsal
muhalefetin gerçekten yükselebilmesi için ise toplumsal gözü özgürleştirmesi ve iktidarın
gözünü körleştirmesi gerekmektedir.

ÖZNE, İKTİDAR ve GÖZ


Öznenin varoluşunu gerçekleştirebilmek için aynaya gereksinimi vardır, aynada
kendini görmeden kendi gerçekliğini duyumsayamaz, bu anlamda görünmek ve görmek
varoluşumuzu imler. Facebook benzer biçimde modern dönemin aynalarından bir tanesidir,
kendimizi görmek için gösterdiğimiz bir alandır. Gördüğümüz ya da gösterdiğimizin
gerçekliği bu bakımdan çok da önemli değildir, zaten özne parçalanmış bir yapının kendini
bütünmüş gibi kurguladığı yanılsamadır. Özne gerçekte hiçbir zaman için kendi başına
özgür özerk bir yapılanım değildir, varolabilmek için toplumsal yapının dolayımına
gereksinim duyar. Toplumsal yapının bir parçası olarak varolan özne kendisini
toplumsaldan aldıklarıyla parça parça oluşturur, oluşturulan bütünlük bu anlamda
uyumsuzluklar, eksikliler ve sorunlar taşır. Öznenin kurgusu içersinde yaşanılan sistemin
koşulları tarafından belirlenir ve bu kurgu her zaman için ideolojinin temel belirleyen
olduğu bir sürece gönderme yapar. İktidarın ideolojisi ile kendi gerçekliği arasında yarılma
nedeniyle özne her zaman için çözümsüz bir parçalanma ve yeniden bütünleşmeyi içerren
hastalıkla yaşamaya, ya da başka bir deyişle “yanlış bir yaşamı yaşamaya” mahkum edilir.
Öznenin gerçek varoluşunu yakalayamaması sonucunda kurguladığı “ideal” özne olmak

2
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

istediği ancak olamadığı bir öznedir, özne hiçbir zaman kendisine sabitlenemeyeceği halde
kendisini yakalamaya çalışır, kendisini tamamlanmış bir süreç olarak kabul etme
eğilimindedir, ancak bu olanaksız bir istemdir. Öznenin bitmeyecek bir süreç olmasının
temel nedenlerinden bir taneside toplumsal koşulların zorunlu bir getirisi olan öznenin
tamamlanmamışlığı ya da tamamlanamazlığıdır. Toplumsal ilişkiler bu sorunlu özneleri
üretirken onlara sorunsuzmuş gibi yaşanan bir yaşam yanılsamasını da sunar, bu anlamda
medya büyük bir önem taşır, toplumsal kültürün yanılsamalardan oluşan yapısı öznelerin
hastalıklarının kitleselleşerek normalleşmesini ve bu anlamda yanlış bir yaşamın
yaşanabilir kılınmasını sağlar. Öznenin toplumsal yapı içersinde sahtede olsa kendi
görüntüsüne aşık olması yaşamını tüm zorluklara rağmen sürüdürülmesini ve sistemin
yeniden-üretilebilmesini olanaklı hale getirir. Özne bu bakımdan kendini varedebilmek için
görünür olmayı iktidarın varoluşuna yönelik tehditlerine rağmen tercih eder. Foucault‟un
(1992) ifade ettiği gibi, görünürlük iktidar ilişkileri bakımından bir tuzaktır ve iktidarın
gözünün süreğen bir biçimde üzerinde olması özgürlüklerin yitimi anlamına gelir, öznenin
özgürce eylemde bulunabilmesi için görünürlüğün tuzağından kaçması gerekir. Ancak
kapitalist toplumda tüketerek kendini vareden birey aynı zamanda kendisinin iktidar
tarafından tüketilmesinden de zevk almaya programlanır, tüketebilmek için tüketilmek bir
önkoşul haline gelmiştir. İktidar özneler üzerinden kendisini gerçekleştirdiği için onları
sürekli olarak yeniden-üretmek zorundadır ve bu üretim sürecinde ideolojik biçimlendirme
büyük önem taşır, ideolojik alanda verilen hegemonya mücadelesinin yürütülmesinde de
görsel alan büyük bir önem taşır, iktidarın görsel alan üzerindeki denetimi, toplum
üzerindeki denetiminin anlaşılması bakmından oldukça önemlidir.
Öznenin kendi varoluşunu yakalayabilmesi için toplumsal alanda farklı biçimlerde
görünür olması gerekir, varolan tarihsel döneme uygun iletişim biçimlerini kullanarak özne
kendisini görünür kılar ve toplumsal iletişim bağlamında öznelliğini deneyimler.
İletişimsel alanın yapısındaki değişimler öznelerin kendilerini varetme, görünür kılma
biçimlerinide değiştirir. Her tarihsel dönem kendine uygun iletişim biçimleri yarattığı için
buna uygun görsel bir kültür ve kendisini görsel olarak kurgulama ve sunma stratejilerinin
oluşturulmasına da neden olur. Günümüzde televizyon ve internetin toplumsal iletişimin
temel belirleyeni haline gelmesi ile birlikte öznelerin varoluşlarını yakalama ve kendilerini
görünür kılma istemlerini karşılamaları bakımından oldukça zengin olanaklar sunduğu
iddia edilebilir. İzlemekten ve izlenmekten zevk alan bir toplumun oluşturulması, iktidar

3
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

için denetlenebilir toplumsal yapının kurulmasını olanaklı kıldığı için ideolojik bir
yüklemlenime sahiptir, bu anlamda “modern toplumda yaşamak elektronik gözetim altında
olmaktır” (Lyon, 1994; 4). Gözetim toplumunun normalleşmesi ile birlikte özne iktidarın
süreğen gözetimi altında tutsaklaştırılır. İzlemek ve izlenmek sanki açık bir toplumun
göstergeleriymiş gibi sunulsa da, aslında “panoptik cezaevi” modelinin yaşama
geçirilmesinden başka birşey değildir. Öznenin hem tüketmekten hem de tüketilmekten
zevk aldığı hastalıklı tüketim ve gözetim toplumunun parçasına dönüşmesi ve bunu zevk
alarak isteyerek yapması söz konusudur. Toplumun iktidar tarafından izlenmekten
rahatsızlık duymaması ve toplumun birbirini izlemesi ve bundan zevk alır hale gelmesi
sorunlu bir toplumsal ilişki ve iletişim biçiminin doğallaştığını ortaya koymaktadır; “birçok
gözetim şeması günümüzde, toplumsal ilgiyi etkisizleştiren, “gönüllülük” bileşenine
sahiptir. Bu değişimler etkili bir biçimde mahremiyet haklarını tüketim konusuna
dönüştürmektedir“ (Davies, 1997; 144). İktidar ve toplum arasındaki sado-mazoşist ilişkisi
toplumsal davranışlara da yansımaktadır, toplumsal yaşamda iktidarın açık ya da gizli,
söylemsel ya da eylemli şiddetinden zevk alan hatta bunu gündelik yaşamda iktidarın
ötekileştirdiği birey ya da kitlelere uygulamaktan kaçınmayan hastalıklı bir toplumun
yaratılmış olduğunu açıkça göstermektedir. Faşizan, şiddet dolu bir toplumsal kültürün
oluşturulması, farklılıklardan, farklı düşünüş, davranış biçimlerinden korkulan toplumsal
ilişkilerin gündelik yaşamda süreğen olarak yeniden-üretilmesi toplumsal parçalanmaşlığın
yaşandığını ortaya koymaktadır ve tüm bu şiddet biçimleri parçalanmışlığın gizlenmeye
çalışılmasından başka birşey değildir. İktidar toplum üzerindeki iktidarsızlığını ancak bu
şiddet ile gizleyebilmekte bu nedenle de tüm özneleri görünür kılarak çaresizleştirmeyi
kendisine bağımlı kılmayı amaçlamaktadır. Görünürlüğün tuzağından kaçabilen her özne
iktidara karşı direniş yaratma gücüne sahiptir, gerçekte bu örgütlü bir mücadele ile olasıdır
ve toplumsal sınıflar arasındaki çatışma bağlamında anlamlandırılabilir bir parçalanmışlık
ve çatışmanın gözden kaçırılması yüzer-gezer bir çatışma- direniş kuramının ortaya
çıkmasına neden olacaktır. Toplumsal alandaki sınıf çatışması öznelerin varoluşunu ön-
belirler ve sınıfsal anlamda varoluşun göstergesel olarak kugulanması bir karşı-iktidar
olanağına da gönderme yapar, iktidarın görsel alanından çıkan muhalifler kendi görsel
alanlarını yaratarak toplumsal ilişki ve iletişim biçimlerine muhadil olurlar.
Görünürlük varoluşunu ortaya koymanın birincil yollarından biridir, bu bakımdan
toplumsal alanda örgütlü bir güç oluşturmak isteyen muhaliflerinde görünür olmaları

4
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

gerekmektedir, topluma kendisini gösteremeyen bir örgütlenmenin toplumsal güç


oluşturabilmesi olası değildir. Bu anlamda toplumsal iletişimi etkin birçimde kullanması
gereken muhalif ideolojilerin farklı iletişimsel yöntemlere başvurarak kendilerini görünür
kılması ve toplumsal öznelerle iletişime geçerek iktidarın etkisini kırabilmek için görünür
olmaları gereklidir. Bu bakımdan muhalifler için görünür olmak toplumla iletişim kurmak
için zorunludur, ancak aynı zamanda iktidarın hedefi haline gelmelerine neden olduğu
içinde oldukça sorunlu bir duruma yol açmaktadır. İktidarın hegemonyasının sözkonusu
olduğu iletişimsel alanda görünür olmak, siyasal mücadele alanında devletin “şiddet
aygıtı” tarafından tehdit edilmeyi beraberinde getirir. İktidarın gözetim aygıtı gerçekte
iktidarın şiddet aygıtının bir bileşenidir, gözetim gerçekte “beyaz şiddet” olarak
adlandırılabilir. Gözetim ile toplum üzerinde denetim kuran iktidar, muhalifleri ise denetim
altına almak hatta üzerlerinde baskı kurarak toplumla iletişim kurmalarını engellemeyi
amaçlar. Muhalifler için toplumsal alana müdahale içeren eylemlerin çoğu meşru olmasına
rağmen “yasadışı” olarak tanımlanmıştır ve muhaliflerin yasalar bağlamında kendilerini
varedebilmeleri ve ifade edebilmeleri olanaksızdır, bu nedenle muhalifler “meşruiyet”
vurgusunu yoğun bir biçimde kullanırlar, meşruiyet yasal olmayan ancak varolan
toplumsal koşullar içersinde kabul edilebilir eylem ve söylemlere gönderme yapar.
Yasaların toplumsal koşullara dar gelmesi durumunda yasanın dışına çıkan ancak
toplumsal gerçekliğin varoluş koşullarına olumsal bir müdahale olan tüm eylem ve
söylemler meşru olarak kabul edilir, toplumsal kamuoyu ve medyanında desteğiyle çoğu
kez meşruiyet yasaların değişiminide beraberinde getirir. İktidarın yasaları gerçekte
toplumsal özgürlüklerin kısıtlanması mantığına dayanır ve iktidardaki sınıfın çıkarlarının
ifadesidir, bu anlamda ezilenler için baskı ve şiddet anlamına gelir. İkidar yasalarını
uygulmak için tüm toplumsal eylem ve söylemleri gözetim altında tutmaya çalışır, iktidar
aygıtlarıda bu amaca hizmet eder, toplumsal bilincin belirlenmesi için verilen ideolojik
çaba hiçbir zaman tam olarak başarılı olamaz, yani toplum tümel olarak iktidara bağlı
kılınamaz, iktidarın denetimi dışına çıkan tüm toplumsal grup ya da örgütlenmelerinde
baskı ve şiddetle gözetim altında tutulması gerekir. Muhaliflerinde bu baskı ve şiddete
karşı koyması toplum için görünür olurken iktidar için görünmez hale gelmesi gerekir.
Muhalifler için zorlu olan toplumsal anlamda görünür olurken, iktidarın aygıtlarına karşı
görünmez olmaktır bu da yaratıcı mücadele biçimlerinin geliştirilmesini gerektirir.

5
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

KAPİTALİZM, PANOPTİKON ve FACEBOOK


Kapitalizmin evrimi aynı zamanda öznelerinde evrimini beraberinde getirir, yeni
iletişim teknolojilerinin ortaya çıkışı ile beraber toplumsal alanda yaşanan dönüşüm,
toplumsal kültürün ve iletişim biçimlerinin değişmesi ile birlikte öznenin varoluş biçimleri
ve kendini ifade etme biçimleri de değişmiştir. Meta-fetişizminin yarattığı parçalanma ve
yerinden çıkmanın yoğunluğunun artması, insani olanın giderek yokoluşu nedeniyle
özneler toplumsal yaşamdan kopularını, parçalanmışlıklarını aşabilmek, daha doğrusu
unutabilmek için yeni iletişim teknolojileri üzerinden varoluş stratejileri geliştirir. Bu
açıdan dijital oyunlar, forumlar, öznenin kendisine bir imge oluşturarak varettiği ve
görünür kıldığı sanal sosyal paylaşım siteleri, öznenin yeniden-üretimi için yeni olanaklar
sunmakta ve tüketim kültürünün daha yoğunlaşmış bir biçimde içselleştirilmesinide
sağlamaktadır. Yeni iletişim, gerçekte yeni kapitalizmin işleyişinin temel
belirleyenlerindendir ve öznenin yeni iletişim ortmaları üzerinden yeniden-üretimi daha
kolaydır ve tüketimin yoğunlaşması bakımındanda daha fazla avantaj içermektedir;
“panoptikon düzen içersinde bir toplum yaratmak için, sosyal kurumların organize edilerek
disipline edilmiş ve “rasyonel” vatandaşların üretilmesinin sağlanmasıdır. İnternet ve
tarayıcılarla birlikte, amaç satıcılara ekonomik olarak uygun tüketicileri oluşturan bireyleri
belirlemek için gerekli enformasyonu sağlamaktır” (Campbell, 2002; 587). Reklamların
giderek daha yoğun bilinçdışı etki yaratacak biçimde kullanılması yeni iletişim ile birlikte
mümkün olmuştur, sanal sosyal ortamlar özne için sahte bir toplumsallama olanağı
yaratırken gerçekte parçalanmışlığını garantilemektedir ve sisteme karşı çaresiz bir
yalnızlığa sürüklemektedir. Gündelik yaşamın giderek çölleşmesi, insanların öellikle de,
kadınların ve erkeklerin tanışması için gerekli toplumsal ortamların azalması, öznelerin
yalnızlaşması ve paylaşımın çıkarlar üzerinden tanımlanması ile birlikte ilişkilerin yapısı
da değişmiştir ve tüketimci bir biçim kazanmıştır. Toplumsal ilişkilerin parçalanması ve
yeni iletişim araçları üzerinden yürütülen gerçekliğin giderek gözardı edildiği sahte bir
biçim alması öznenin varoluşsal anlamda daha da hastalıklı bir hale gelmesine neden
olmaktadır. Öznenin yalnızlığının giderek artması ya oyunlarla, filmlerle yaratılan bir sahte
dünya ile giderilmekte ya da sanal toplumsal ortamlarda sahte-paylaşımlarla aşılmaya
çalışılmaktadır, gerçekte ise gündelik yaşamda özneyi tensel anlamda da içine alan insani
bir iletişim ise geçmişte kalmaktadır. Öznenin takma isimlerle ya da sahte-imgelerle
olmadığı bir benliği yaşantılamasına olanak sağlayan sanal ortam, sahte öznelleşmenin

6
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

yaşanmasını beraberinde getirir, sahte-öznellik giderek tüm gerçekliği belirlemeye başlar,


toplumsal ilişkiler de sahte-imgeler üzerinden yürütülmeye başlanır. Cinsel davranışlarda
paylaşımdan çok tüketim mantığı üzerinde yaşanmaya başlanır ve bunun sonucunda
fetişistik yapı teslim alır. Meta-fetişizmi tüm toplumsal ilişkileri tümüyle belirlemeye
başlar, metalar dünyasının mantığı özneyi sarmalar ve kendine yabancılaştırır. Gerçek
insani ilişkiler, kapitalist üretim biçiminin ürünü olan ve kapitalizm temel
belirleyenlerinden birisi olan “meta fetişizmi” yüzünden, şeyler arasındaki gizemli ilişkiler
gibi görünür (Marx, 2000). Bunun sonucunda, toplumun gerçek işleyiş biçimi gizlenir ve
göz ardı edilir. Maddi gerçeklik, maddiliğinden koparılır, yani yerinden çıkarılır, sökülür
ve bağlamda -gizemlileştirilmiş ve maddi gerçekliği yansıtmayan- yeni kurgusal bir
gerçekliği yansıtacak şekilde tekrar dikilir, ve bunun sonucunda toplum bu meta mantığı
ile parçalanır. Tüm özneler ürettikleri ve tükettikleri metaların dünyasında şeyleşir, kendi
varoluşlarına yabancılaşarak metaların denetimindeki kölelere dönüşürler, yani kendi
ürettiğimiz metalar dünyası tanrısal bir güç haline gelerek toplumu insanlıkdışılaştıran bir
dünya kurgusunda insanları gönüllü tutsaklara dönüştürür. Iktidar bu kurguyu bizim için
tanrısal bir zorunluluk gibi sunar ve bu tanrısal iktidarın gözü başka bir toplumsal
kurgunun, eşitlikçi bir ütopyanın, gerçekleştirilmesi için mücadele edecek olanları
belirleyerek kendisine zarar verecek unsurları gözetlemeyi, denetlemeyi ve disipline
etmeyi amaçlar
Geç kapitalizm sistemde iktidar, hem çalışma alanında hem de diğer tüm toplumsal
alanlarda, yeni iletişim teknolojileri sayesinde mahremiyeti hiçe sayarak özneleri süreğen
olarak gözetlemektedir. Iletişim teknolojileri iktidarın gözünü yoğunlaştırmış ve öznenin
tüm yaşam alanlarına müdahale edebilmesinin yollarını açmıştır. Bu anlamda, artık
“sadece hapisane ya da fabrikalar değil, tüm toplumsal totalite hiyerarşik ve disiplinel
panoptik makinenin bir parçası haline (Webster, Robins 1986: 346) gelmiştir. Bu yeni
panoptikon farklı biçimlerde adlandırılmakta ve tanımlanmaktadır; “enformasyon
panoptikonu” (Zuboff, 1988); “süperpanoptikon”, duvarların, pencerelerin, kule ya da
gardiyanların olmadığı gözetim sistemi (Poster 1990: 3); “bireyin kontrol edilebilir ve
nispeten cansız bir metaya indirgendiği denetim sistemi” (Gill 1995: 3). Yeni panoptik
yapı Bentham‟ın modelinden daha karmaşıktır ve üretimden tüketime tüm toplumsal
pratikleri belirleyen bir güçtür. Tüketim toplumunun bu bağlamda gözetim toplumuyla
aynı anlama geldiği de öne sürülebilir, kapitalist tekeller tüketim toplumunu tüm

7
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

toplumları gözetim altında tutarak, disiplene ederek, kapitaslit ideolojiye uygun bir
rasyonalite ile biçimlendirerek yeniden-üretmeye çalışmaktadır. Toplumsal ilişkilerin
çözümlenmesi için panoptik yapının eleştirel bir biçimde ele alınması gerekir;
“enformasyon teknolojileri toplumsal alanın iktidar ilişkilerini yansıtmakta ve yeniden
üretmektedir. Bu ilişkiler karmaşık ve heterojendir ve kolaylıkla tanımlanamaz. Modern
çalışma ortamında, enformasyon teknolojileri stratejik olarak yeni gözetim biçimlerinin
uygulanmasına olanak tanır (Green, 1999; 36). Tüm çalışanların gözetim ve denetim
altında tutulduğu yani sınıfsal anlamda baskı altında tutulduğu gerçeği, kapitalistlerin yeni
ileitşim teknolojileri kendi sınıfsal diktatörlüklerini yeniden-üretmek için etkin bir biçimde
kullandığını ortaya koymaktadır. Gözetim kapitalizmin gerçekliğidir, “bir teknik olarak
gözetim ve denetim teknolojileri kapitalist toplumun temel boyutunu oluşturur ve bu
toplumsal formasyon “geç kapitalizm” ya da “enformasyon kapitalizmi” olarak tanımlanır
(Campbell, 2002; 587; Kling & Allen, 1996). Geç kapitalizm için gözetim geçmiştekinden
daha merkezi bir öneme sahiptir, hem küresel ekonomik stratejilerin oluşturulmasında hem
de buna bağlı olarak küresel savaş stratejilerinin oluşturulmasında gözetim ve denetim
teknolojileri oldukça yoğun bir biçimde kullanılır.
Kapitalizm özneyi hem üretim sürecinde hem de tüketim sürecinde yeniden
üretirken, bu süreçlerde öznenin zevk ve gönüllükle katılımını sağlayacak bir “imgeler
dünyası” yaratır, bu “sanal dünya”gerçeklikte öznenin yaşantılayamadıklarını yaşamasına
olanak sağlayan bir yanılsamalar dünyasıdır ve özne bu dünyada boşalımlar yaşar. Öznenin
hem kendisini kişisel anlamda yanılsamalı da olsa bir bütünlük olarak kurgulayabildiği bu
dünya yeni iletişim teknolojlieri ile birlikte gözlemlenebilir hale gelmiştir. Geçmişte “haz
ekonomisi” olarak adlandırılabilecek eğlenceye dayanan bir kültür endüstrisinin
ürünleriyle, yani filmlerle, tiyatrolarla, farklı gösteriler, konserlerle, tüketimci karnavallarla
kendi öznelliğini özgürce yaşadığı sanrısında olan özne şimdi yeni iletişim teknolojileri
üzerinden kendisini varetmeye çalışmaktadır. Bu yeni süreç hem de teüketimsel hem de
takip edilebilir bir hal almıştır. Öznenin üretim sürecinde gözetlenmesinin yanında artık
etkin bir biçimde tüketim sürecinde de gözetlenmesi ve bu sürecin kaydedilip,
değerlendirilmesi sözkonusudur. Öznenin gündelik yaşamındaki etkinlikleri gözetlenip
denetlenebilir, buna bağlı olarak da yönlendirilebilir bir biçim almıştır. Yeni teknolojilere
dayanan tüketim ve gözetim toplumunda birey kendisine bir “imaj” edinmekte ve buna
uygun bir kültürel ortam içersinde yaşamaktadır. Kapitalizmin ürettiği “imaj”ları tüketerek

8
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

kedisine sahte bir imaj yaratmakta ve kendi varoluşunu nerdeyse tamamen kapitalizme
gönüllü olarak teslim etmektedir; “insani öznelerin, uzay ve zamanla oldukça farklı bir
ilişkiyi ve kültürel tüketim kadar varoluşsal deneyimi yaşamaya başladığı ve bir günde
binlerce imgenin bombardımanına maruz kaldığı (aynı zamanda öznelerin önceki özel
yaşamlarının bilgi bankalarında doğrudan gözetlenmekte, incelenmekte, maddelenmekte,
ölçülmekte, sayılmaktadır), imaj toplumunun gerçek anıdır” (Jameson, 1998; 110-111).
Kapitalist şirketlerin tüketiciler olarak gördüğü bu özneler tüketmek için sürekli olarak
gözetlemektedir, sürekli olarak tüketme arzusu ile hareket eden öznelerin varoluşu da bu
arzu etrafında örgülenmektedir ve “imaj kültürü tüketicilerde sadece izleme değil aynı
zamanda izlenme arzusuda yaratmaktadır” (Kozinets vd., 2004). Özneler artık
gözetlemekten ve gözetlenmekten zevk alır hale gelmektedir, bu gerçeklik ise kapitalist
iktidarın panoptik sistem bağlamında toplumsal özgürlüklerin yokedilmesi pahasına tüm
toplumsal alanlarda güçlenmesi anlamına gelmektedir; “panoptik bakış daimi ve
süreğendir, alışverişmerkezinde, bankada, metroda hatta bazen banyoda olmak bilinmeyen
izleyicilerin önünde olmaktır. Bu durum sonucunda büyük kurumların birey üzerindeki
iktidarını arttırır (Marx 1985: 32-33). Toplumsal yaşamda kapitalizmin etkisinin
yoğunlaşması toplumsal yaşamın tüketim üzerine kurulu acımasız bir cehenneme
dönüşmesini beraberinde getirmektedir. Tüm toplumsal ilişkiler parçalanmakta ve tüketim
üzerinden yeniden-yapılandırılmaktadır.
Panoptik tüketim toplumunda, iktidarın kullandığı yeni iletişim teknolojileri
öznelerin bedenleri üzerinden sistemin yeniden-üretimine hizmet ederler. Öznelere ilişin
tüm verilerin depolanması hem sistem-karşıtı hareket olanaklarının engellenmesi, üretimin
arttırılması ve buna bağlı olarak tüketimin arttırılması için kullanılır. Özneye ait tüm
veriler, mahremiyet alanında olanlarda dahil olmak üzere sistem tarafından veri
bankalarında depolanır. Bu durum aslında tüketimsel düzenin temelini oluşturan reklam ve
tanıtım faaliyetlerinde etkin bir biçimde kullanılır; “panoptikon ve internet reklam
tarayıcıları farklı kontrol amaçları için bireyleri ya da toplulukları metodolojik olarak
değerlendirmek amacıyla enfermasyon toplamak için teknolojiyi kullanır” (Campbell,
2002; 587). Özneye dair elde edilen enformasyon “bireylerin ekonomik değerlerinin
toplanması, sınıflanması ve sonrasında değerlendirilmesi” (Gandy, 1996) için kullanılır.
Yeni kapitalizm iletişim teknolojileri ile özneye özgürlük verdiği iddiası ile yanılsamalı bir
dünyaya kapatır, tek özgürlük alan gerçekte tüketim alanındadır. Özneleri gözetim altında

9
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

tutan sistem onların tüketim gereksinimlrini yaratır ve yaşamlarını gözetim altındda tutarak
onlara satacakları ürünleri belirler; “Tüketim toplumunda “esnek” ve “organize olmayan”
kapitalizm tüketicileri anlamaya, ürünleri belirlemeye, stil ve trendlerde güne uygun hızlı
değişiklikler yapmaya gereksinim duyar. Gözetim pazarlamanın yeni teknolojisinin anahtar
parçasıdır” (Green, 1999; 34). Yeni pazarlama stratejileri görsel alan üzerine kuruludur, bu
süreçte tüketici hem tüketeceği metayı gözetler, ama aynı zamanda panoptik makine
tarafından gözetlenir. Bu gözetleme sürecinde panoptik makine her özneye farklılaştırılmış
ürünleri pazarlamak için “kişiselleştirmeye” başvurur, her özneye kendinin özel olduğu
hissettirilir ve buna uygun stratejiler geliştirir; kişiselleştirme gözetimle iki biçimde
ilintilidir. İlkin kişiselleştirme bireylerin sınıflandırılması ve ayrımlanmasına ilişkin bilgi
edinilmesinde gözetime gereksinim duyar, ikinci olarak da kitlelerin etkin bir sekilde
gözetlenebilmesi için kişiselleştirilmesi gerekir (Humphreys, 2006; 302). Öznelerin
panoptik sistem içersinde kendilerini varetmek için tüketmeleri süreci aynı zamanda
gözetim ve tüketim toplumuna dahil olmaları sürecidir. Özne tüketim ve gözetim sistemine
kendine dair tüm verileri kullanarak girer, öznenin tüm yaşam alanları iktidarın denetimine
açılmış olur. Giderek enformasyon teknolojileri tarafından biçimlendirilen dünyada,
bireyler artan bir biçimde kişisel bilgilerini kullanmayı tüketmek, birşeylere erişmek ve
genel olarak da toplum içersinde etkinlikte bulumak için kullanmaktadır (Green, 1999; 33).
Tüm bu süreçlerde bireyler, depolanan, biriktirilen ve manipüle edilen “dijital
parmakizleri” bırakmaktatır (Mulgan 1991: 71; Rule 1973: 28). Bu açıdan her tüketim
süreci göz önüne serilir, yani öznenin yaşamı iktidar tarafından takip edilebilir hale
gelmektedir.
Facebook, panoptik sistemin iletişim teknolojileri bağlamında en yeni ve popüler
ortamlardan birisidir. Öznelerin gönüllü olarak kaydoldukları ve kendilerine dair
mahremiyet içeren bilgilerde yoğun bir biçimde dahil olmak üzere enformasyonu
depoladıkları alandır. Öznenin toplumsallaşma süreçlerine eklemlenen sanal alanda
görselliğin etkin bir biçimde kullanımına dayanan facebook, kişinin kendine dair
yakalandığı ideal imgeyi yansıttığı bir yanılsamalı aynalar labirenti işlevi görür, sanal
ortamın sağladığı kurgusal olanaklarla kendine bir dünya yaratır ve bu dünyayı gerçek
dünyaya ile bitiştirir. Ama burada tersine bir bitiştirme istemi sözkonusudur, gerçek dünya
merkezi belirleyen olmaktan çıkmıştır, facebook da merkezi belirleyen “sahte” olandır,
gerçeklik sahte olana eklemlenmektedir. Tersine çevrilmiş bu dünyada öznenin kendine ait

10
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

“gösteri”si yeni bir gösteri toplumunun başlangıcını imler, sahte dünyalarıyla bir gösteride
kendi varoluşlarını yaklayan toplumlar, metalar dünyasının fetişistik yapısı içersinde
anlamlandırılabilir bir kimliğe sahip olmanın hazzını yaşarlar.
Facebook, görselliğe dayandığı için ve görsel alan üzerinden imaj toplumunu
yeniden-üreten olanakları varettiği için oldukça başarılı olmuştur. Öznelerin sanal bir
topluluk bağlamında kendi imgelerini yakalayabilmeleri ya da kendilerine imgeler
oluşturabilmeleri için olanak tanıyan tüm sanal ortamlar başarılı olmuştur, ancak görsellik
temelli facebook, panoptik makinenin en önemli bileşenlerinden bir tanesi haline gelmiş ve
tüketim toplumunun en başarılı imaj üretim makinelerinden birisi olmuştur. Facebookun
gözetim bağlamında başarısı yaşamın bir uzanımı haline gelerek gözetleme ve
gözetlenmeyi olabildiğince yaygın ve normal hale getirmesinde yatmaktadır. Facebookta
iktidarı gözü önünde herkes mahremiyetinden vazgeçmekte, bireysel gösterilerini yaparken
iktidar gösterisinde de rol almaktadırlar. Özneler gözetlenmeyi temel alan yeni
dünyalarında, panoptik iktidara gönüllü olarak teslim olurlar. Özneler iktidarın gözünün
her daim üzerinde olmasından rahatsız olmazlar, artık aksine süreğen bir gözetlenme
durumundan haz duymaya başlar.
Öznenin “facebook” ortamında kendisine ait ideal bir imge yaratması, sunumlaması
ve küresel anlamda görülebilir kılması varoluşunu yakalaması açısından önemli bir olanak
sunmaktadır. Hem görsel hem de yazılı ifade biçimleri ile etkin internet kullanıcılarının
kendilerini kimliklendirdiği ve küresel devletin vatandaşları haline getidiği bu ortam yeni
öznel varoluşun ipuçlarını ortaya koymaktadır. Facebook öncelikle iktidara koşulsuz bir
teslimiyeti kabul üzerine kuruludur, kişisel bilgiler hem küresel iktidarın denetiminde olan
hem de küresel şirketlerle aynı amaçları paylaşan bir ortamda ifşa edilmektedir. Öznenin
iktidardan kaçma olanağı ortadan kalkmaktadır, hatta gönüllü olarak teslimiyeti
sözkonusudur, özne varolabilmek için öncelikle iktidara teslim olmak zorundadır. Tüm
iletişimsel alanın iktidar tarafından denetlenebilir olduğu facebook ortamında yasadışı tüm
söylem ve eylemler takip altındadır, iletişim bu anlamda bir tuzağa dönüşmüştür. İktidar ya
da yasa karşıtı söylem ve eylemleri gerçekleştirenlerin bunları diğer insanlarla paylaşması
ya da farklı nedenlerle kaçak durumda olanların takip edilebilirlik olanağı sağlayan bu
ortamı kullanması iktidarın ağına yaklanma riski taşımaktadır. Örneğin, habertürk.com
sitesinin haberine göre ülkemizde “facebook” iktidar tarafından asker kaçaklarının
yakalanmasında kullanılmıştır, gerçek yaşamda iktidarın gözetiminden kaçma olanağı

11
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

bulan özneler sanal ortamda tüm verilerini ifşa ettikleri ortamda iktidarın gözüne
yakalanmıştır; “Genelkurmay Başkanlığı, fotoğraflı arkadaşlık sitesi Facebook‟ta yapılan
tarama sonucunda asker kaçaklarını tek tek eliyle koymuş gibi bulmaya başladı. Bu yolla
370 kaçak yakalandı... Facebookta bulunan kişisel bilgilerden, asker kaçaklarının çalıştığı
kurumlara ulaşan askerlik şubeleri bu kişilerin kurumlarına asker kaçağı çalıştırdıklarına
dair yazı yolladı. Kanunlara göre asker kaçağı çalıştırmak suç olduğu için işverenler onları
çalıştıramıyor. İşinden olan kaçaklarsa kışlanın yolunu tutmaktan başka çare kalmıyor.
Askeri yetkililer, Genelkurmay'ın asker kaçaklarını bulmak için sanal alemi bundan sonra
da dikkatle izleyeceklerini belirtti”1. Bu bakımdan, yasalarla sorunu olan ve olabilecek
herkes için sanal ortam, özellikle de facebook riskli bir alandır, çünkü “dijital
parmakiz”lerini depolanması ve takibine olanak sağlamaktadır. Bu bakımdan sistemle
sorunu olan, yasadışına çıkan herkes için sanal ortam, özellikle de facebook
takipedilebilirliğe olanak sağladığı için risklidir, hele de arananların zayıflıklarını
kullanarak avlanmalarına olanak sağlayan bir ortamda kendisini avcı zannedenler
kolaylıkla av haline gelebilmektedir. Örneğin; “Haciz avukatları borçluları facebook'ta
avlıyor”2, “Örümcek adamı facebook yaktı”3, “Hırsızları Facebook sohbeti ele verdi”4, tüm

1
“370 kaçak asker Facebook'ta yakalandı”
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=47121&cat=210&dt=2007/12/10. Erişim: 20.01.2010.
2
“Bursa'da avukatlar, borcunu ödemekten kaçanları artık sosyal paylaşım sitesi Facebook sayesinde buluyor. Bursa
Barosu avukatlarından Mesut Yılmaz, "Borcundan dolayı yerini yurdunu terk edenlerin izini sanal alemde bulup tahsilat
yapıyoruz" diye konuştu. Ekonomik kriz sebebiyle ödeme güçlüğüne düşüp yerini yurdunu terk edenler, artık sanal
alemde de aranıyor. Avukatlar, bildirdikleri adreste bulamadıkları borçlularını artık Facebook'ta arıyor. Alacaklısından
kaçıp izini kaybettirdiğini düşünenler, arkadaş diye eklediği kişinin gerçekte haciz avukatı olduğunu öğrendiğinde şoke
olsa da iş işten geçmiş oluyor... Artık gerçek dünyada bulamadığımız kişileri sanal alemde de aramaya başladık. Pek çok
borçlumuzu en çok kullanılan sosyal paylaşım sitesi Facebook sayesinde buluyoruz. Başlangıçta bizi tanımadıkları için
arkadaşlık teklifimizi geri çeviriyorlardı. Biz de yakışıklı erkek ya da kız fotoğraflarını kullanıyoruz. Kişinin üye olduğu
gruplara biz de üye oluyoruz. Ardından borçlu yaptığımız arkadaşlık teklifini geri çevirmiyor. Bizi arkadaş olarak
ekledikten sonra da gerçek kimliğimizi açıklayıp borcunu hatırlatıyoruz. Yapılan belli bir ödeme planı halinde
borcumuzu tahsil yoluna gidiyoruz" dedi.”
http://www.netgazete.com/News/681561/haciz_avukatlari_borclulari_facebookta_avliyor_.aspx
3
“38 ayrı hırsızlık suçundan sabıkası bulunan Ömer Kaşık, iki ay önce Antalya Yarı Açık Cezaevi‟nden kaçtı. Kaşık‟ın
Alanya‟da olduğu istihbaratını alan Alanya İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği‟ne bağlı ekipler, çalışma
başlattı. Polis ve jandarma, kaçağın internet üzerindeki sosyal paylaşım sitelerinde kaydının bulunabileceği ihtimali
üzerine yaptığı araştırmada, Ömer Kaşık‟ın Facebook‟ta üyeliği olduğunu belirledi.
Bir kadın adına açılan üyelikten, Ömer Kaşık‟a arkadaşlık daveti gönderen polisler, daha sonra sohbet programı MSN
üzerinden bağlantıyı sürdürdükleri Kaşık ile sivil kıyafetli bir kadın polisi görüntülü olarak da görüştürdü. Araştırmayı
çok yönlü sürdüren polis, Facebook‟taki fotoğrafların hepsinin Sanayi Mahallesi‟ndeki bir sokakta çekildiğini belirledi”
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=987430&Date=24.03.2010&CategoryID=77
4
“Antalya'nın Alanya ilçesinde, bir okulun kantininden hırsızlık yaptığı iddia edilen iki kişiden biri, olayı internet
ortamında arkadaşına anlatınca yakalandı. Alınan bilgiye göre, Alanya'nın Demirtaş beldesindeki Cumhuriyet İlköğretim
Okulu'nun kantinine giren iki kişi, sucuk, bisküvi, içecek ve kasadaki 300 TL'yi alarak, plakası belirlenemeyen
motosikletle kaçtı. Jandarma ekiplerizanlıların 17 yaşındaki E.D. ile 16 yaşındaki R.Ç. olduğu belirledi. Zanlıları takibe
alan ekipler, E.D.'nin, ilçede bir internet cafeden kendi adına kayıtlı hesabıyla sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta
"Cumak'' takma adındaki bir kişiyle görüştüğünü tespit etti. Facebook'taki görüşme kayıtlarında E.D.'nin, Cumak rumuzlu
kişiye R.Ç. ile okulu soyduğunu anlatması üzerine harekete geçen jandarma, zanlıları yakalayarak gözaltına aldı.

12
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

bu vakalarda facebook ortamında yapılanların bir oyun olduğunu sananlar gerçekliğin hiç
de uzaklarda olmadığını açıkça görmüşlerdir. Gerçekte ya da sanalda iktidarın gözü
süreğen bir biçimde üzerimizdedir.
Gözetimin facebook aracılığıyla toplumsal yaşamın temel belirleyeni haline gelmesi
ile birlikte gündelik kişilerarası ilişkilerde sanal ortamdaki uzanımlarıyla diğer özneler
tarafından gözetlenebilir hale gelmekte ve bu durum toplumsal ilişkilerin dönüşümüne
neden olmaktadır. İnsan ilişkileri bağlamında da gerçek yaşamda iz bırakmada
yürütülebilen birçok evli bireyin yürüttüğü ikincil ilişkilerde takip edilebilmekte,
geleneksel “aldatma”lar hem biçim değiştimekte hem de eskisinden daha fazla dijital iz
bıraktığı için kolaylıkla takip edilebilir hale gelmektedir. Facebook ve diğer sanal
toplumsallaşma siteleri, bu açıdan evlilik ilişkilerini de etkilemekte ve bireyler arasındaki
ilişki biçimlerini ve güvenilirliğin yeniden-anlamlandırılmasına neden olmaktadır.
İlişkilerin başlaması, bitmesi ve bittikten sonrada hala kişilerarası etkileşimin devam
etmesine olanak sağlayan facebook kişilerarası ilişkilerin yapısı bağlamında çok da
olumsal olmayan bir dönüşümün yaşanmasın neden olmuştur. Facebook çiftler arasındaki
ilişiler üzerinde boşanma, intihar ve cinayetlere neden olabilecek kadar belirleyici bir güce
sahip olmaya başlamıştır. “Facebook striptizi boşanma dosyasında”5, “Facebook intiharı”6,
“Facebook kıskançlığı öldürdü”7. Facebook üzerinden kendisini vareden öznelerin
yaşadıkları ilişki sorunları da genellikle facebookdan kaynaklanmaktadır. Öznelerin

Jandarma tarafından yapılan sorgulamada hırsızlık suçundan sabıkası olan E.D.'nin aynı okulu bir yıl önce de soyduğu,
iki zanlının suçu itiraf ettiği bildirildi.”
http://sabah.com.tr/Yasam/2010/03/10/hirsizlari_facebook_sohbeti_ele_verdi
5
“Antalya‟da geçen yıl 22 Nisan‟da evlendiği hostes eşi 24 yaşındaki Zeynep İ. ile 3 gün süren evliliğinin ardından
Antalya 1‟inci Aile Mahkemesi‟ne boşanma davası açan kabin memuru 27 yaşındaki Selami İ., “Karım son derece
iffetsiz bir yaşam tarzı sürüyor” dedi... Facebook‟ta eşinin dans ederken ve striptiz yaparken çekilmiş fotoğraflarına,
futbolcularla samimi pozlarına ve erkek arkadaşlarıyla yaptığı chat yazışmalarına ulaşan Selami İ., bunları boşanma
davasında delil olarak mahkemeye sundu.
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=14093617
6
“Abu Dabi'de öğretmenlik yapan 24 yaşındaki Emma Jones eski erkek arkadaşının kurbanı oldu. Sosyal iletişim ağı
Facebook'da çıplak fotoğraflarını gören genç öğretmen intihar etti. Jones, sarhoşken resimleri çekildiğinde Abu Dabi'de
uluslararası bir okulda öğretmenlik yapıyordu. Fotoğraflar görüldüğünde hapse girme korkusuyla hemen İngiltere'ye
dönmek için hazırlanmaya başladı. Eski erkek arkadaşı peşini bırakmadı ve fotoğrafları milyonlarca kişinin görebileceği
internet sitesine ekledi. Temizlik maddesi içerek intihar eden Emma Jones'un cesedi ev arkadaşı tarafından bulundu.”
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=13927208
7
“27 yaşındaki Camille Mathurasingh, geçtiğimiz Nisan ayında Londra'daki evinde ölü bulunmuştu.Camille'in katilinin
eski erkek arkadaşı olduğu ortaya çıktı. Camille'in facebook profilinde, yeni sevgilisi Besim Haxhia ile olan fotoğraflarını
gören 25 yaşındaki kıskanç Paul Bristol, genç kızı 20 kez bıçaklayarak öldürdü. Cinayetin ardından kendisini de kesen
Bristol, bundan sonra da Camille'in aracıyla kaza yapmıştı. Facebook'ta fotoğrafları gören Bristol'ün Trinidad ve
Tobago'da çalıştığı, uçağa binerek tam 6500 kilometre yol yaptıktan sonra, İngiltere, Londra'ya gelip, eski sevgilisini
öldürdüğü öğrenildi. Mahkemeye çıkarılan Paul Bristol, 22 yıl hapis cezasına çarptırıldı.”
http://www.milliyet.com.tr/facebook-kiskancligi-oldurdu/dunya/sondakika/10.03.2010/1209361/default.htm

13
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

varoluşlarına yönelik sanal saldırılar gerçekliklerini de etkilemektedir, bir başka deyişle


günümüzde sanal ilişkiler gerçekliğe doğrudan etkide bulunabilecek bir güce sahiptir,
yaşanan dramatik vakalarda bunu açıkça göstermektedir.
Öznenin sanal ortamda mahremiyetinden vazgeçmesi, gerçek yaşamda da
mahremiyetinin yokolmasına neden olmaktadır. Olumsal anlamda ise facebook
parçalanmış kent yaşamı içerisinde karşılaşması olası olmayan öznelerin
toplumsallaşmasına olanak tanır, özneyi insanlara yabancılaştıran sistem, bu ortamlar
üzerinden tüketime dayanan bir toplumsal ilişkiler düzenini yeniden-üretir, bu anlamda
sanal ortam üzerinden yaşanan ilişkiler, evliliklerdeki artış bu gerçekliğin en önemli
göstergelerindendir. Gerçek yaşam alanında toplumsal ilişkilerin parçalanması, azalması
ile birlikte öznelerin ilişki yaşayabilmek için partner aradıkları yerlerin başında sanal ortam
gelmekte ve bu açıdan facebook önemli olanaklar sunmaktadır. Sanal ortamda başlayan
ilişkiler gerçek yaşama taşınmaktadır, bu açıdan toplumsal ilişkilerin merkezi belirleyeni,
gündelik yaşam değil sanal ilişkiler olmaktadır. Özneler işyerlerinde ve evlerde kişisel
bilgisayarlarında, internet bağlantılı mobil telefonlarında yüklenmiş olan “facebook, msn,
gtalk, twitter” vb.üzerinden kurdukları ilişkilere, gerçek yaşamdaki yüzyüze ilişkilerden
daha çok zaman harcamaktadır. Sanal ortamda kurulan ileitşim ve ilişkiler özne-merkezli
geliştiği için onun denetimindedir ve istediği zaman kesebileceği niteliktedir, bu açıdan
kaçmasına, saklanmasına olanak tanır yani bencilliği temel alır. Ancak güdelik ilişkilerde
ve iletişim iki ya da çok yönlüdür, toplumsaldır ve özneyi kaçmaya değil
toplumsallaşmaya, gerçekliği anlamaya, anlamlandırmaya zorlar, bencilliğin bastırılmasına
ve paylaşımın gerçekleştirilebilmesi olanaklarını yaratır. Sanal ilişkilerdeki özne ile gerçek
yaşamdaki özne bu anlamda birbirine zıttır, yani öznenin sanal ortamdaki uzanımı her
durumda gerçek olandan farklıdır.
Facebook toplumsallaşma hedefli oyunlarla kişilerarası iletişimi süreklileştirmeyi
amaçlar, kişilerin birbirine gönderdiği hediyeler, ticari oyunlar, yarışmalar içi boşaltılmış
bir iletişim biçimi yaratır. Facebookun sosyalleştirici oyunları boş zamanın tüketimci bir
mantıkla geçirilmesini sağlar, tüketim kültürü eğlence bağlamında hazla birleştirilerek ve
meşrulaştırılarak yeniden-üretilir. Facebook, bu anlamda, hem siyasal hem de ekonomik
anlamda yeni kapitalist mantığın en başarılı göstergelerinden bir tanesidir. Gerçeklikle
içiçe geçmiş bir ortamda kişisel ilişkilerinizi hem yeniden-üretebilmekte hem de kendinizi
tüketilebilir bir imge olarak ortaya koyabilmektesiniz. Hatta, sanal alanda hem yazılı hem

14
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

de görsel yanılsamalar yaratarak kendinizde eksik olanları tamamlayabilmekte,


beğenmediğiniz herşeyi ortadan kaldırabilmektesiniz. Sanal ortam kozmetik ve estetik
müdahale olmadan yeniden-biçimlendirilebilen bir beden ve zihne sahip olmayı sağlarken,
buna karşın gerçeklik tüm parçalıyıcılığıyla özneyi tehdit etmektedir, bu alamda sanal
ortam özne için kendi parçalanmışlığından, hastalıklı halinden kaçmasına olanak sağlar,
yanılsamalı da olsa, sadece bir oyun da olsa özne için bir bütünlük ve doğru bir yaşam
kurmasını sağlar. Bu yanılsamalı yaşam içersinde oynadığı oyunlarla gündelik yaşamın
baskısından kurtulur kısa sürelide olsa bir rahatlama, boşalım yaşar, bu yaşama devam
edebilemek için kendisini yeniden-üretir.
Facebook siyasal faaliyetler içinde önemli olanaklar sunmaktadır, öznelerin
kendilerini tanımlamasında, kimlik edinmesinde merkezi belirleyen olan siyasal düşünüşün
ortaya konulması için olanak tanıyan facebook tüm siyasal yaşamın bu alanda yeniden-
yaratılabilmesine de olanak tanır. Ancak, bu durum muhalifler için sorunludur, özellikle de
sınıf mücadelesini savunan devrimci hareketler için sanal ortam bir tuzak gibi işler, çünkü
muhalif örgütlenmenin tüm öznelerinin, söylem ve pratiklerinin iktidarın gözetimi altında
olmasına neden olur. Bunun yanında, ezilenlerin, yoksulların yani muhalif sınıf hareketinin
hedef kitlesinin internet kullanım oranı oldukça düşüktür ve bu insanların facebookda bir
profil oluşturup sanal siyasal alana dahil olmalarını beklemek anlamsızdır, bu gerçekleşse
bile siyasal yaşama herhangi bir katkısı olmayacaktır. Facebook üzerinden yürütülen
siyasal faaliyet bu açıdan mastürbatifdir, gerçek muhalif çabaya hiçbir katkısı yoktur.
Sanal ortamda değil sokaklarda yürütülmesi gereken bir mücadelenin, oyuna
dönüşürülerek gerçeklikten koparılması sistemiçileşmenin göstergelerindendir. Burada
iddia edilen internetin muhalifler için zararlı olduğu değildir, tersine toplumsal muhalefetin
örgütlenme ve yürütülmesinde internet yardımcı bir öğe olarak etkin bir biçimde
kullanılmalıdır, yeni iletişim teknolojileri mücadeleyi iktidarın gözetiminde denetlenebilir
ve darbelenebilir kılmadığı sürece etkin bir biçimde kullanılmalıdır. Ancak, mücadeleyi
pasifize eden sanal hareketlerle bir hareket yaratılabileceği ya da etkili bir güç olunacağı
yanılsamasına kapılınmamalıdır. Sanal ortamlardaki gruplar, forumlar ve imzalar belli bir
dereceye kadar önemlidir, ancak gerçek mücadele gerçek yaşamın içersinde gerçek etkilere
sahip olan mücadeledir ve çoğunlukla da yürütülürken iktidarın gözünden sakınılması
gereken alanlarda yürütülmektedir. Sonuçta, facebookta yürütülen siyasal mücadeleler
“homo ludens”in gerçekliği dönüştürme gücünde olmayan sahte oyunlardır, “homo

15
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

politicus” ise gerçek yaşamda toplumsal dönüşümü gerçekleştirecek devrimci bir oyun
oynamayı tercih eder.

SONUÇ
İktidarın gözünün tüm yaşam alanlarını istila etmesi, tüketimci kapitalizmin
toplumsal yaşamın temel belirleyeni olması ile birlikte özne yeni panoptik bir cezaevine
hapsedilmiştir ve sanal oyunlarla bu hapishanede bulunmaktan haz alması sağlanmaya
çalışılmaktadır. Panoptik iktidarın gerçek yaşamda olduğu kadar yeni iletişim
teknolojilerinin gelişmesi ile birlikte sanal ortamda da etkili bir güce dönüşmesi, toplumsal
özgürlüklerin her alanda gözetlenilebilir kılınmasını ve öznenin tutsaklaşmasını
beraberinde getirmiştir. Bu anlamda, muhalifler için iktidarın gözünden kaçmak, toplum
tarafından görülebilir ancak iktidar tarafından görülmez olmak önemli bir sorun haline
gelmiştir. Öznelerin toplumsallaşmak için sanal ortamları yoğun bir biçimde kullanması,
özellikle de görselliğe dayalı “facebook” benzeri sanal ortamlarda kendi varoluşunu
anlamlandırması, kimliklendirmesi iktidara gönüllü kulluğun gerçekleşmesine neden
olmuştur. Facebook özneleri sanal toplumsallaşma olanakları ile büyülemekte, ancak
iktidarın denetimine tabi kılmakta, gerçek ve sanal tüm yaşam alanlarımızın “yeni
panoptikon”a dönüştürülmesinde önemli bir yardımcı öğe olarak işgörmektedir.
Özgürleşmek isteyen özneler için görünürlük halen bir tuzaktır, bu anlamda muhalifler
facebookun sanal sokaklarında değil, kentin gerçek sokaklarında gerçek insanlarla iletişime
geçerek düşlerini paylaşmalıdır, çünkü hala “özgürlük sokaktadır”.

KAYNAKÇA
Campbell, J.E., Carlson, M. (2002). “Panopticon.com: Online Surveillance and the
Commodification of Privacy”. Journal of Broadcasting & Electronic Media. December.
p.586-606
Davies, S. (1997). Re-engineering the Right to Privacy. In P. Agre & M. Rotenberg
(Eds.),
Technology and Privacy: The New Landscape. Cambridge, MA: MIT Press
Foucault, M. (1992). Hapishanenin Doğuşu. Ankara: İmge Y.
Green, S. (1999) 'A Plague on the Panoptıcon: Surveillance and Power in the Global
Information Economy', Information, Communication & Society, 2:1, p.26- 44.

16
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

Humphreys, A. (2006) The Consumer as Foucauldian "Object of Knowledge" Social


Science Computer Review; 24; 296. p.296-309.
Jameson, F. (1998). “Transformations of the Image in Postmodernity”. Cultural
Turn: Selected Writings on the Postmodern, 1983-1998. New York: Verso.
Kling, R., Allen, J. (1996). “How The Marriage of Management and Computing
İntensifies the Struggle for Personal Privacy”. In D. Lyon & E. Zureik (Eds.), Computers,
Surveillance, And Privacy. Minneapolis: University of Minnesota Press.
Kozinets, R. V., Sherry, J. F., Jr., Storm, D., Duhachek, A., Nuttavuthisit, K., &
Deberry-Spence, B. (2004, December). “Ludic Agency and Retail Spectacle”. Journal of
Consumer Research, 31, p.658-672.
Lyon, D. (1 994). The Electronic Eye: The Rise of Surveillance Society. Minneapolis:
University of Minnesota Press.
Marx, K. (1999). Kapital. Ankara: Sol.
Marx, G. (1985) „I‟ll Be Watching You: Reflections on the New Surveillance‟,
Dissent (USA),Winter 1985:p.26–34.
Webster, F. and Robins, K. (1986). Information Technology: A Luddite Analysis,
New Jersey: Ablex Publishing.
Gill, S. (1993) „Epistemology, Ontology and the Italian School‟, in S. Gill (ed.)
Gramsci, Historical Materialism and International Relations, Cambridge: Cambridge
University Press.
Zuboff, S. (1988) In the Age of the Smart Machine, Trowbridge: Heinemann.
Poster, M. (1990) The Mode of Information, Post-Structuralism and Social Context,
Padstow: Polity Press.
Mulgan, G. (1991) Communication and Control: Networks and the New Economies
of Communication, Cambridge: Polity Press.
Rule, J.B. (1973) Private Lives and Public Surveillance, London: Allen Lane.
Gandy, O. (1996) „Coming to Terms with the Panoptic Sort‟, in D. Lyon, and Zureik,
E., Computers, Surveillance and Privacy, Minnesota: University of Minnesota Press.
“370 kaçak asker Facebook'ta yakalandı”
http://www.haberturk.com/haber.asp?id=47121&cat=210&dt=2007/12/10. Erişim:
20.01.2010.
“Haciz avukatları borçluları facebook'ta avlıyor”

17
YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ 2009 Sayı:10

http://www.netgazete.com/News/681561/haciz_avukatlari_borclulari_facebookta_av
liyor_.aspx. Erişim: 10.02.2010.
“Örümcek adamı facebook yaktı”
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=987430&
Date=24.03.2010&CategoryID=77. Erişim: 24.03.2010.
“Hırsızları Facebook sohbeti ele verdi”
http://sabah.com.tr/Yasam/2010/03/10/hirsizlari_facebook_sohbeti_ele_verdi.
Erişim: 10.03.2010.
“Facebook striptizi boşanma dosyasında”.
http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=14093617. Erişim: 10.02.2010.
“Facebook intiharı”. http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=13927208.
Erişim: 10.02.2010.
“Facebook kıskançlığı öldürdü”. http://www.milliyet.com.tr/facebook-kiskancligi-
oldurdu/dunya/sondakika/10.03.2010/1209361/default.htm. Erişim: 10.03.2010.

18

You might also like