You are on page 1of 27

MUZK 133 MÜZİK KÜLTÜRÜ

DERS NOTLARI

Öğretim Görevlisi
Yrd. Doç. Dr. ALEV MÜEZZİNOĞLU

1
İÇİNDEKİLER

I. MÜZİĞİN DOĞUŞU ....................................................................................................... 3


II. İNSAN ve MÜZİK .......................................................................................................... 5
2.1. İnsanın Müziksel Çevresi............................................................................................ 5
2.2. Müziğin İnsan Yaşamındaki Önemi ........................................................................... 6
3.3. Klasik Müzik Çalgıları................................................................................................ 9
3.3.1. Telli Çalgılar ............................................................................................................ 9
3.3.2. Üflemeli Çalgılar ................................................................................................... 13
3.3.3. Vurmalı Çalgılar .................................................................................................... 17
3.4. Çalgı Müziği Toplulukları ..................................................................................... 18
3.8. Ses Müziği Türleri .................................................................................................... 19
IV. TÜRK MÜZİK KÜLTÜRÜ ve TÜRKİYE’DEKİ MÜZİK ÇEŞİTLERİ ............. 20
4.1. Türk Müzik Kültürünün Gelişimi ............................................................................. 20
4.2. Türkiye’deki Müzik Çeşitleri.................................................................................... 20
4.2.1. Türk Sanat Müziği- Klasik Türk Müziği............................................................ 20
4.2.2. Türk Halk Müziği ............................................................................................... 21
4.3.Türkiye’de Popüler Müzikler ................................................................................. 21
4.3.2. Türk Rock Müziği- Anadolu Rock..................................................................... 21
4.3.3. Rap Müzik ......................................................................................................... 22
4.3.4. Arabesk Müzik ................................................................................................... 22
V. MÜZİK EĞİTİMİ ........................................................................................................ 23
5.1. Müzik Eğitiminin Genel Kapsamı ........................................................................... 23
5.2. Müzik Eğitiminin Üç Ana Türü ................................................................................ 24
5.2.1. Genel Müzik Eğitimi .......................................................................................... 24
5.2.2. Özengen Müzik Eğitimi ..................................................................................... 24
5.2.3. Mesleki Müzik Eğitimi....................................................................................... 25
5.3. Müzik Eğitiminin Önemi .......................................................................................... 25
5.4. Türkiye’de Cumhuriyetin Kurulmasından Günümüze Müzik Eğitimi ..................... 25

2
I. MÜZİĞİN DOĞUŞU

Sanatın tarihi, insanın tarihiyle yaşıttır. Müzik ise sanat dallarının belki de en eskisidir.
İlkçağ düşünürleri, müziğin temelini, içinde yaşadığımız evrenin doğal ritmik düzenine ve
uyumuna bağlamışlardır. Ay, güneş ve gezegenler, gece-gündüz, mevsimler, her biri belli
bir ritim içinde devinen, belli bir uyum sergileyen nesneler ve olaylardır. Ayrıca insan
bedeninin yapısı, işleyişi de müzikteki gibi ritim ve uyum öğelerini taşır. Bu nedenle, ilk
ve ortaçağ da estetik biliminde uyum kavramıyla ilgili pek çok kitap, sanatın hangi
konusunda olursa olsun Müzik başlığını almıştır.
İlk insanın doğa seslerini yansıtması, kendi sesini rüzgarın, denizin, kuşun sesine
benzetmesi, ezginin doğması yolundaki ilk adımlar olmuştur. Önce doğayı yansıtmak için
sesini yükselten insanoğlu, sonra yalnızlığını unutmak, doğa güçlerine tapınmak için
mırıldanmaya başlamış, korkusunu yenmek için çığlıklar atmış, daha sonra da ruhsal
değişimine göre kimi neşeli kimi hüzünlü ezgiler yaratmıştır.

Yerleşik toplumsal düzene geçildiğinde müzik, büyüleyici, hastaları iyileştirici özellikler


kazanır. Savaş öncesinde kabileyi coşturup yüreklendiren öğe, kuşaktan kuşağa
destanlarla, baladlarla bilgi taşıyan araç haline dönüşür. Savaş çığlıkları giderek askeri
marşlara dönüşmüş, tapınma sırasındaki ezgisel mırıltılar, dinsel ilahileri doğurmuştur. İlk
ezgiler ya tanrıları kutlama törenlerine ilişkindir, ya da tanrılara yakın, güçlü kahramanlara
övgüdür. İnsanoğlu kendi sesini kullanabilmeyi, nesneleri birbirine vurup ses
yaratabilmeyi ve bir hayvan kemiğine üfleyip sesini gürleştirmeyi başardığında müzik de
tarihini yazmaya başlamıştır. İnsanlar daha sonra el çırparak, ayağını yere vurarak ezgisini
süslemiştir. İnsanın yaptığı ilk alet: Kamıştan bir düdük ya da işlenmiş bir deniz minaresi
gibi.

3
Müzik bu güne kadar çok çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. Bu tanımların birçoğunda yer
alan temel noktaları birleştiren bir yaklaşıma göre “müzik, duygu, düşünce, tasarım ve
izlenimleri, belirli bir amaç ve yöntemle, belirli bir güzellik anlayışına göre birleştirilmiş
seslerleişleyip anlatan estetik bir bütündür.

Bu tanıma göre, müziğin yapı taşları seslerdir. Sesler belirli bir amaç ve yöntemle belirli
bir güzellik anlayışına göre seçilip birleştirilir. Seslerle anlatılanlar ya da anlatılmaya
çalışanlar, duygu, düşünce, tasarım ve izlenimlerdir. Bunların anlatımı için seçilip
birleştirilen sesler, öz-biçim yönünden estetik temeli ya da estetik boyutu olan bir yapı
oluşturur. Müzik işte bu özelliklerden oluşan bir bütündür.

Bazı görüşler ise müziğin duygu ve düşünceleri kesinlikle dile getirmediği yönündedir. Bu
görüştekilere göre bir müzik herkese ya da kişiye her zaman kesinlikle aynı şeyi
anlatmamaktadır. Müzik denilen bütün, belli bir duygu ya da düşünceyi anlatmak için
olmasa bile, belli bir amaç ve yöntemle yapılan bir çalışmayla ortaya çıkmaktadır.

Müziğin tarihi serüvenlerle dolu bir yolculuk, yoksunluklar macerasıdır. Kuşları çağıran
ilk insanların şarkısı, ilk çobanların flütü, ilk avcıların yayı, ilk gökgürültülerinde duyulan
tanrıların ruhları, ilkel çokseslilik, klasik kontrpuan, tonal armoni, 12 sesli müzik, caz, rap,
elektronik müzik ve bugünün sampling’i arasındaki tek benzerlik, gürültüleri
şekillendirme, güzel olanı kaosun içinden çıkarma hayalidir.

4
II. İNSAN ve MÜZİK

2.1. İnsanın Müziksel Çevresi

İnsanın içinde bulunduğu çevreyi oluşturan doğal, toplumsal ve kültürel öğeler arasında
ses çok önemli bir yer tutar. İnsanın çevresi, bir bakıma seslerden örülü bir ağ gibidir. Ses,
insanın çevresiyle etkileşiminde rol oynayan temel öğelerin başında gelir. Nitekim sesin
olmadığı durumlarda iletişim ve etkileşim çok zor olur. Sesler kaynaklarının ve oluşma
ortamının temel nitelikleri bakımından doğal, toplumsal ve kültürel olmak üzere üç
kümede toplanabilir.

Doğal Sesler: Gök gürültüsü, rüzgar uğultusu, su şırıltısı, kuş cıvıltısı, yaprak hışırtısı…

Toplumsal Sesler: İki ya daha çok insan arasındaki konuşma-tartışma, bağırma-çağırma,


gülme-ağlama, yalvarma-yakarma…

Kültürel Sesler: Taşıt, makina, motor, düdük, çalgı, koro, orkestra sesleri…

Bireyin içinde yaşadığı müziksel çevre çeşitli öğelerden oluşur. Müziksel çevredeki
kaynağı, türü, işlevi değişik çeşitli müzikler, bunları yaratan besteciler ve seslendiren
yorumcular, dinleyiciler, müzik eğitimcileri ve müzik araştırmacıları ile bunların
yetiştirilip çalıştırıldığı çeşitli müzik kurum, kuruluş ve örgütleri yer alır. Her müzik
kurum, kuruluş ve örgütünün kendine özgü müziksel çalışmaları, müziksel etkinlikleri
vardır. Bu çalışma ve etkinliklerde değişik müzik adamları, çeşitli seslendirme takımları
görev alır. Bu etkinliklerden birçoğu konserlerdir. Konserlerden bazıları bireysel, bazıları
toplu, bazıları ise hem bireysel hem toplu seslendiricileri gerektirir. Konser programlarında
yer alan eserleri, eserlerin besteci ve yorumcularını, besteleme ve yorumlamada izlenen
anlayış ve yaklaşımları, bunların dinleyici üzerindeki etkilerini eleştirisel biçimde ele alıp
değerlendiren müzik eleştirmenleri de müziksel çevrenin önemli bir öğesidir.

Radyo, televizyon, müzik kitap ve dergileri, müziğe yer veren çeşitli dergi ve gazeteler,
müzik şenlikleri, müzik sempozyumları, müzik festivalleri vb. müziksel çevreyi oluşturan
öteki önemli öğelerdir.

Müziksel çevre, çeşitli öğelerden oluşan çok yönlü, kapsamlı, karmaşık ve canlı bir yapıya
sahiptir. Bu yapıyı oluşturan öğeler hem birbirleriyle hem çevrenin öteki öğeleriyle

5
etkileşirler. Müziksel çevre, kendisini oluşturan öğelerle birlikte bazen yavaş bazen hızlı
ama sürekli bir oluşum gelişim ve değişim içindedir.

2.2. Müziğin İnsan Yaşamındaki Önemi

Müzik, insanın, yaşamının her döneminde iç içe olduğu bir olgudur. Bugünün gelişmiş
teknolojisi sayesinde, işitme olgusunun daha dünyaya gelmeden ana karnındayken
kazanıldığını biliyoruz. İşitme yeteneği kazanıldığı andan itibaren yaşama giren müzik,
ana kucağında, beşikte, evde, sokakta, okulda, taşıma araçlarında, radyo-televizyonlarda,
sinemalarda, tiyatrolarda, konser salonlarında, tören ve toplantılarda insanın yanı başında
yer alır, onu kucaklar, sarar, etkiler. İnsanoğlunun kendini ifade etmesinin en etkili yoludur
müzik. Fark edilmese bile yaşamın vazgeçilmez bir parçası, doğal bir unsurudur. Bilim
teknik ve sanat toplum yapısının oluşmasında başlıca etmenlerdendir ve insan yaşamının
vazgeçilmez öğeleridir. Sanat insanları özgür kılar, güzellikler yaratır. Sanatsız insan,
sanatsız toplum düşünülemez. Sanatla toplum arasındaki karşılıklı etkileşim sonucu
birbirlerini geliştirme ve guclendirme geçekleşir. Tüm sanat dalları içinde insan ruhu
üzerinde en derin etkiyi bırakan sanat dalı müziktir. Müzik toplumla etkileşip bütünleşen
sanatların başında yer alır. Bir milletin gelişmişlik düzeyini belirlemede önemli bir
göstergedir. Toplumsal bir olgu olan muziğin geldiği nokta toplumun geldiği noktayla
paralellik gösterir.

6
III. KLASİK MÜZİK

Klasik kelimesi çoğunlukla zamanın eskitemediği, türünün en değerli ve kalıcı örneklerine


verilen bir sıfattır. Aynı zamanda bu sıfat nitelendirdiği ismi fazlası ile ciddi ve
anlaşılması zor bir şeymiş gibi de gösteriyor. Klasik roman, klasik bale, klasik
sinemalardan ya da klasik Rock ve Caz müziğinden de söz edildiğini duyarız. Yani sadece
Klasik Müzik “klasik” değildir. G,enelde klasikler zaman testinden geçmiş ve eskimemiş
olduklarından uluslararası kültürün de bir parçası haline gelmişlerdir. Başka bir değişle
uluslararası olarak tanınır, bilinirler. Klasiklerin ortak özelliği; zamanın eskitemediği bir
niteliğe sahip olmalarından başka farklı kültürlerin ortak olarak benimsediği evrensel bir
kültürü oluşturuyor olmalarıdır. Klasik müzik bu niteliklere sahip bir müziktir. Avrupa’da
doğmuş gelişmiş, tüm dünyaya yayılmıştır. Klasik müzik çalgısal ya da vokal olarak ikiye
ayrılır.

3.1. Neden Klasik Müzik

Türk ulusunun bir parçasıysak ulusal kültürümüzü tanımanın gerekliliğinden daha doğal
bişey olamaz; çünkü bu, bizim dünya üzerinde kimliğimizi oluşturan bir öğedir. Aynı
biçimde Türk ulusu olarak dünya üzerinde yaşadığımıza göre, nasıl ulusal kültürümüzü
tanıyorsak, evrensel kültürün bir parçası olarak bu kültürü de tanımak önemli bir
zorunluluktur. Ancak buy olla Türk ulusunun bir parçası olmanın yanı sıra bir dünya
vatandaşı olmamız mümkün olabilir.

3.2. Klasik Müziğin Temel Öğeleri

Klasik müziğin temel öğeleri ses(perde) ve ritimdir. Ses ancak hareketin ürünüdür.
Titreşen bir nesneden, örneğin bir telden ya da bir davula gerilmiş deriden yükselen
hareket ya da titreşim hava yoluyla kulağımıza kadar iletilen dalgaları doğurur. Titreşimin
düzenli olması durumunda ortaya çıkan ses müzikseldir.Titreşim düzenli değilse sonuç
gürültüdür.

Ses: Her ses kendine özgü üç özellik taşır. Bunlar sesin yüksekliği, sesin gürlüğü ve sesin
niteliğidir. Sesin yüksekliği bir müziksel sesin inceliğinin ya da kalınlığının ayırt edilmesi
demektir. Frekans arttıkça ses incelir, azaldıkça ses kalınlaşır. Sesin gürlüğü titreşimin

7
genişliğine bağlıdır. Titreşimin şiddeti arttıkça ya da azaldıkça sesin gürlüğü de artar ya da
azalır. Sesin niteliği, bir sesin, o sesi çıkartan farklı çalgılara ya da farklı insane seslerine
göre taşıdığı renk farklılığını belirtir. Böylece ses rengi, aynı ezgiyi çalan birkaç çalgıyı
birbirinden ayırt etmemize olanak sağlar.

Melodi: Belki de her çeşit müzik melodiler içerir; örneğin düşündüğünüz zaman Türk halk
müziği, Türk sanat müziği ve pop müzikte aslında melodi ve sözleri takip ederiz, rock
müzikte ise daha çok tınılar ve ritim ön plandadır. Klasik müzikte de çoğu zaman yazıldığı
dönem ve tarza bağlı olarak bir parça içinde melodiler olur.

Ritm: Ritim melodilerin içinde gizlidir. Başka bir deyişle, ritim seslerin uzunluğunu
belirleyerek melodiye şeklini verir. Popüler müzik türlerinde geçen ritimler çoğunlukla
sözcüklerin oluşumunun gölgesinde kaldığından, davul ve zil gibi çalgılar ritim işini
üstlenirler. Klasik müzikte bir melodinin karakteri ve enerjisi farklı ritimlerle önemli
ölçüde değişir.

Çok Seslilik: Klasik müzikte çoğunlukla aynı anda bir melodi çalınırken ona eşlik eden
sesler ya da melodiler duyarız. Tek sesli müzikler aynı melodinin bir ya da birçok çalgı ile
aynı anda çalınmasıdır. Çok sesli müzikte bunun tersine bir melodi çalınırken başka
melodi ya da sesler çalınır.

Armoni: Birden fazla notanın aynı anda çalınmasına, bunların uyumuna bazen de bilerek
uyumsuzluğuna denir. Perspektif bir resme nasıl derinlik katarsa armoni de müziğe öyle
bir derinlik kazandırır.

Nüans: Sesin volümünün artması ya da azalması klasik müziği başka bir çok müzik
türünden ayıran özelliğidir. Birkaç satır müzik içinde ses, çok hafiften çok yükseğe doğru
yükselebilir, alçalabilir ya da bazı seslerde vurgular yapılabilir. Bunlar çalınan parçayı
renklendirir, monotonluğu ortadan kaldırır ve daha da ötesi müziğin içeriğinde önemli yer
tutar. Besteciler yorumculardan bekledikleri ses miktarını belirtmek için İtalyanca terimler
kullanırlar. “piano” hafif, “pianissimo”çok hafif, “forte”güçlü, “fortissimo”çok güçlü gibi..

Aralık: İki nota arasındaki uzaklığa aralık denir. Arka arkaya duyulan iki ses arasındaki
mesafe “melodik aralık” olarak, aynı anda duyulan iki ses arasındaki mesafe “armonik
aralık” olarak tanımlanır.

8
3.3. Klasik Müzik Çalgıları
3.3.1. Telli Çalgılar
Sesin gerili bir telin titreşmesiyle elde edildiği tüm çalgılar telli çalgılar kapsamındadır.
Teldeki titreşimin başlatılmasında kullanılan yöntemlerin farklılığı bakımından bu çalgılar
iki gruba ayrılır.

Yaylı Çalgılar (Keman Ailesi)


Keman, Viyola, Viyolonsel ve Kontrabas yaylı çalgılar ailesinin en önemli üyeleridir.

Keman (Violin): 4 tellidir, beşli olarak boş teller sol re la mi seslerine akort edilir. Aynı
anda 2 ya da 3 ses çalınabilir. Notalar sol anahtarına yazılır.

Kemanın telleri

Kemanın ses genişliği

Dinleme: Mendelssohn Keman Konçertosu

9
Viyola (Viola): Yaylılar ailesinin alto çalgısıdır. Kemana göre bir beşli aşağıdan beşli
olarak boş teller do sol re la seslerine akort edilir. Kemana göre daha derin bir sesi vardır.
Notalar do anahtarına yazılır.

Viyolanın telleri

Viyolanın ses genişliği

Dinleme: Berlioz Harold İtalya’da eserindeki viyola temaları.

Viyolonsel (Cello): 4 tellidir ve beşli olarak boş teller do sol re la seslerine akort
edilir.Yaylı ailesinin bas çalgısıdır.Viyoladan bir oktav aşağı akort edilir. Notalar fa
anahtarına yazılır.

Viyolonselin telleri

Viyolonsel ses genişliği

Dinleme: Dvorak Viyolonsel Konçertosu


10
Kontrabas (Double Bass): Yaylılar ailesinin sesçe en kalın ve gövde bakımından en
büyük üyesidir. 4 tellidir. Boş teller mi la re sol seslerine akort edilir. Onu ailenin diğer
üyelerinden ayıran özelliği beşli olarak değil de dörtlü olarak akort edilmesidir. Notalar fa
anahtarına yazılır. Notalar yazıldığı yerin bir sekizli altından duyulur.

Kontrabasın telleri

Kontrabasın ses genişliği

Yaylı Çalgılar Orkestra Oturuş Düzeni

11
Arp (Harp): Arpta bir çerçeve üzerine sırasıyla gerilmiş birbirlerinden farklı uzunlukta 47
adet tel vardır. Tellerin her biri farklı seslere akort edilir. Arp sanatçısının ayaklarıyla
kullandığı yedi ayrı pedal yardımıyla ses yüksekliklerini değiştirebilir.

Dinleme: Debbusy Flüt, Viyola ile Arp için sonata

12
3.3.2. Üflemeli Çalgılar
Üflemeli Çalgılar tahta üflemeli ve bakır üflemeli olarak iki gruba ayrılmaktadır.

Tahta Üflemeli Çalgılar

Flüt, Pikolo (küçük flüt), Obua, Klarnet, Fagot bu grubun çalgılarıdır. Tahta üflemeli
çalgılar günümüzde değerli metallerden yapılmaktadır.
Ses çıkarmayı sağlayabilmek için küçük ve ince bir kamış parçası kullanılır. Bu kamış
ağızlığın uçlarından birine tutturulur, ağızlığın öteki ucu havanın çalgının borusu içine
girmesiyle serbest bir biçimde titreşmeye başlar. Bu titreşim boru içindeki hava sütununun
da titreşmesini sağlar. Kamışlı çalgıların bazılarında karşılıklı titreşen iki ayrı kamış
kullanılır. Böylece bu çalgılar tek kamışlı ve çift kamışlı çalgılar olmak üzere iki gruba
ayrılırlar.

Flüt Klarnet

Obua
Fagot

Klarnet(Claniret): Klarnet tek kamışlı bir çalgıdır. Teknik olarak üflemeli çalgıların en
çeviklerinden biridir. Klarnet aktarmalı çalgılardan bir tanesidir. Günümüzde en yaygın
olarak kullanılan klarnetler Sib ile La klarnetlerdir.

Dinleme: Brahms: Klarnetli Beşil

13
Obua (Oboe): Obua çift kamışlı bir çalgıdır. Obuanın sanki genizden gelen ve kırsal
nitelikler taşıyan bir sesi vardır. Notalar sol anahtarına yazılır.

Obua ses genişliği

Dinleme: Tchaikovsky Fa minor Senfoni’den temalar

Korangle (Cor Anglais-İngiliz Kornosu): Gerçekte bir alto obuadır. Obuadan bir beşli
aşağıya aktarılmıştır. Obua gibi çift kamışlı bir çalgıdır ama obuadan farklı olarak alt
ucunda armut biçimli bir yumru bulunur. Korangle için yazılan nota duyulması istenen
sesin bir tam beşli üzerindedir.

Yazılışı Duyuluşu

Dinleme: Dvorak Yeni Dünya Senfonisi

Fagot (Basson): Fagot koni biçimli çift kamışlı bir çalgıdır. Özellikle alt bölgerindeki
derin zengin sesiyle üflemeli çalgıların viyolonselidir. Aktarımlı bir çalgı değildir fakat alt
oktavları fa anahtarıyla üst oktavları da do anahtarına (ikinci çizgi) yazılır.

Fagot ses genişliği

Dinleme: Tchaikovsky Patetik Senfoni

14
Kontrafagot (Contrabasson): Çift kamışlı, kontrabasın tahta üflemeli çalgılardaki
eşdeğeridir. Yazıldığı yerden bir oktav aşağıda duyulur.

Flüt (Flute): Modern flüt çoğunlukla gümüşten yapılan bir ucunda kapak taşıyan silindir
biçiminde bir boruya benzer ve yatay tutulur.Flütün gövdesindeki delikler açılarak ya da
kapatılarak istenen sesin çıkması sağlanır.Flüt zengin ve arı ses nitelikleri taşır ve oldukça
çevik bir çalgıdır. Pikolo ise flütün yarı uzunluğunda, flütün bir oktav üzerinde duyulan bir
çalgıdır. Çok parlak bir sesi vardır.

Flütün ses genişliği

Dinleme: Rossini: Semiramide Üvertürü

Bakır Üflemeliler
Trompet, Trombon, Korno ve Tuba bu grubun çalgılarıdır.

Trombon
Trompet

Tuba
Korno

15
Korno (French Horn): Yuvarlak çizerek dolanan ve ucu geniş bir çan biçiminde açılan
koni biçimli uzun bir borudan oluşan bakır bir çalgıdır.Ses üretimi dudaklar tarafından
denetlenir. Kornolarda çoğunlukla herbiri farklı boylarda bir kıvrımlı boruyu yöneten üç
valf bulunur.Çoğunlukla kornolar fa aktarımlıdır. Hangi anahtarda yazılırsa yazılsın (sol ya
da fa anahtarı) kornodan çıkan ses yazılı notanın bir tam beşli aşağısıdır.

Yazılışı Duyuluşu

Dinleme: Richard Strauss: Don Juan

Trompet(Trumpet): Trompet bakır çalgıların sopranosu olarak düşünülebilir. Silindir


biçimli bir borudan yapılmıştır. Trompette üç piston bulunur. Trompetin Do, Sib ve La
aktarımlı türleri vardır.

Si bemol trompet Do trompet La trompet


Duyulan sesler (Yazıldığı gibi duyulur) Duyulan sesler

Dinleme: Beethoven Leonora Üvertürü

Tuba: Bakır çalgıların en kalın sesli üyesidir. En sık kullanılan tuba bas tubadır. Aktarımlı
olmayan bir fa çalgıdır. Dört ya da beş valfle donatılmıştır.

Tuba ses genişliği

Dinleme: Musorgski- Ravel: Bir sergiden tablolar

16
Trombon( Trombone): Ucu çan biçiminde açılan silindir biçimli borusu vardır. İstenilen
sesler sürgünün ileri geri oynatılmasıyla elde edilir. En yaygın trombonlar tenor (Sib) ve
bas (sol) tır.

Tenor trombon ses genişliği Bas trombone ses genişliği

3.3.3. Vurmalı Çalgılar


Timpani, Trampet, Büyük Davul (Bas Davul), Ziller, Üçgen, Def

17
3.4. Çalgı Müziği Toplulukları

Fanfar (Fanfare): Vurmalı çalgıların bir kısmı ve bakır üflemeli çalgıların bir araya
gelmesi ile oluşan bir müzik topluluğudur. Daha çok askeri törenlerde ve yürüyüşlerde
kullanılır.

Senfoni Orkestrası: Vurmalı, üflemeli ve yaylı çalgıların çeşitleri ile arptan kurulur.
Senfoni orkestrasının kadrosu 70-80 kişiliktir. Senfoni orkestrasından daha küçük kadrolu
oda ve salon orkestraları vardır.

Armoni Orkestrası (Bando): Vurmalı ve bakır üflemeli çalgılar grubuna ağaç üfleme
çalgılarında katılımı ile meydana gelir.

Yaylı Çalgılar Orkestrası: Sadece yaylı çalgılar ailesinden kurulan bir orkestra çeşididir.

Flarmoni Orkestrası: Büyük şehirlerde büyük orkestraları destekleyen kuruluşlara


flarmani dernekleri denir.Bu derneklerin orkestralarına da flarmoni orkestrası denir.

3.6. Ses

Ses genişliği ile ses rengi bakımından insan sesleri aşağıdaki sınıflara ayrılmaktadır:

Bas: En kalın erkek sesi


Bariton: Kalın erkek sesi
Tenor: İnce erkek sesi
Alto: Kalın kadın sesi
Mezzo-soprano: Orta incelikte kadın sesi
Soprano: En ince kadın sesi

18
3.7. Ses Müziği Toplulukları

Koro: Tek sesli ya da çok sesli bir müzik eserini seslendirmek üzere bir araya gelen ses
topluluğudur.

Oda Korosu: On beş ile yirmi kişiden oluşan koro topluluğuna oda korosu denir

Vokal Grubu: On beş kişiden küçük topluluklara vokal grubu denir.

Korist: Profesyonel korolarda eser seslendiren sanatçılara denir.

A Capella: Eserlerin herhangi bir çalgı eşliği olmadan seslendirilmesi anlamına gelir.

3.8. Ses Müziği Türleri

Operet: İtalyanca küçük opera anlamına gelir. Hafif, eğlendirici karakterde şarkılı ve
konuşmalı piyeslere operet denir.
Kantat: İtalyanca'da cantare, "şarkı söylemek" anlamına gelen bir çalgı eşliğinde
söylenen ve genellikle birden fazla bölüm içeren sözlü bestedir.

Oratoryo:Kantattan daha büyük konulu eserlere denir. Konser düzeni içinde konser gibi
yorumlanır.

Motet: Katolik ülkelerde Latince, diğer ülkelerde ise yerel dillerde bestelenmiş, genellikle
dini bir tarzı olan çok sesli koro eseridir.

Koral: Protestan kilisesinin ayin müziğidir. Koro için yazılmış dini müzik.

19
IV. TÜRK MÜZİK KÜLTÜRÜ ve TÜRKİYE’DEKİ MÜZİK ÇEŞİTLERİ

4.1. Türk Müzik Kültürünün Gelişimi


Günümüzde Türk müzik kültürü, Avrasya’da yaklaşık 11 milyon kilometrelik bir alana
yayılmış olan, Türk dil-kültür kökeninden gelen, Türkçe konuşan, yaklaşık 250 milyonluk
bir insan topluluğunun ve onun oluşturduğu Türk Dünyası’nın müzik kültürüdür. Somut
olarak günümüz Türk Dünyası’nın müzik kültürü denilince, başta Türkiye Cumhuriyeti
olmak üzere, bağımsızlığına kavuşmuş, yarı bağımsız veya bağımlı yaşayan, örgütlü veya
örgütsüz, irili ufaklı tüm Türk Toplum ve Toplulukları’nın müzik kültürleri anlaşılır.

Türkler, tarih boyunca çok geniş bir coğrafi alana yayılmış olup buralarda bir takım farklı
müzik kültürleriyle etkileşim içine girmişlerdir. Bu etkileşimler sonucunda Türk müzik
kültürü pek çok koldan beslenmiş ve zengin bir yapıya kavuşmuştur. Böylesine zengin bir
kültür mirasının izlerini Türk Musikisinin gerek terminolojisinde gerek bu kültüre hizmet
etmiş müzisyenlerinin etnik çeşitliliklerinde gerekse ses sisteminin temellerini oluşturan
eski yazılı kaynakların diğer bazı kültürlerle bağlantısında somut olarak görmek
mümkündür. Son iki yüz yıldır Batı’dan gelen kültürel etkilerin izleri ise ses ve çalgı
müziği repertuarındaki eserlerle icra alanında kendini göstermektedir.

4.2. Türkiye’deki Müzik Çeşitleri

4.2.1. Türk Sanat Müziği- Klasik Türk Müziği

Klasik anlamda Türk Sanat Müziği, çeşitli İslam müziklerinin oluşturduğu zengin birikime
dayanan Osmanlı müzikçilerinin ürünü olan makamsal bir müziktir. Orta Asya, Selçuklu
ve özellikle Osmanlı uygarlığının bir ürünü olarak, pek çok milletin müziklerini etkilemiş,
onların müziğini de kendi potasında eritmiştir. Bunun bir sonucu olarak, klasik musıki,
gerek makam sayısı ve anlayışı, gerekse formlar ve usuller bakımından çok zengin bir
müzik türü olmuştur. Türk müziğinde başlıca çalgılar: Ud, kanun, keman, ney, tanbur,
lavta, klasik kemençe, rebab, santur, kudüm, def ve zildir.

20
4.2.2. Türk Halk Müziği

Türk Halk Müziği toplumun ortak duygu ve düşüncelerini yalın, samimi, duygulu, coşkulu
ve içli ezgilerle anlatan köklü bir müzik sanatıdır. Türk halkının zevkle dinlediği bu müzik
doğal ve sosyal olayları, acı, sevgi, özlem ve gurbet gibi ortak duyguları, insanımızın
mertlik ve kahramanlık gibi ulusal özelliğini tarihi olayları, konu alan büyük bir kültür
hazinesidir. Türk Halk Müziğinde başlıca çalgılar: Tar, davul, dümbelek, tef, kaşık ve zilli
maşa.

4.3.Türkiye’de Popüler Müzikler

4.3.1.Türk Pop Müziği


Pop müzik, genellikle hit olan, tutulan müzik yerine kullanılsa da aslında popüler müziğin
bir alt grubudur. Dünyada 1940'lara dayanan bir tarihi vardır. Günümüzde birçok Rock,
Hip Hop, R&B ve Country türlerine de dokunan pop müzik birçok müzik türünü içine alan
ve tam olarak tanımlanmakta zorluk çekilen geniş bir kavramdır.

Türkiye’de 1960’lı yıllarda yabancı parçalara Türkçe sözler yazılmasıyla başladı. O


zamanlar bu müziğe Türkçe Sözlü Hafif Müzik, ya da Aranjman Müzik deniliyordu. Sezen
Cumhur Önal ve Fecri Ebcioğlu gibi birçok söz yazarı, yabancı bestelere Türkçe sözler
yazıyorlardı. TRT bu türe “hafif müzik”diye bir tanım getirdi. Erol Büyükburç, Türk Hafif
Müziğinin ilk sanatçısıdır. Onu Ajda Pekkan izlemiş ve böylece bu müziği icra eden
birçok sanatçı ortaya çıkmıştır.

4.3.2. Türk Rock Müziği- Anadolu Rock

1950’ li yıllarda ortaya çıkmış olan rock müzik, batı dünyasının sanat müziği ile halk
müziği anlayışlarının kendi kavramları doğrultusunda pop müziğe taşınmış biçimidir.
Rock müziğin kaynağı olarak, Rhythm and Blues ve Country, olarak tanımlanan,
Amerikan siyah müziği gösterilir.Türkiye'de Rock müzik anlayışı, ilk olarak Anadolu halk
müziği ile rock müziğin birleşimi müzik türü, Anadolu Rock olarak 70 ‘li yıllarda ortaya
çıkmıştır. Cem Karaca, Barış Manço, Moğollar, 3 Hürel, Erkin Koray ve Edip Akbayram
bu akımın belli başlı sanatçılarıdır.

21
4.3.3. Rap Müzik

Hip-hop, 1970’lerin başında “Boogie Down Bronx” diye bilinen bölgede ortaya çıkan bir
yeraltı kültürü olup bodrumlarda, cadde köşelerinde, parklarda yaşanan, genç insanların
gece boyu yeni kimlikler, şiddetli sanat formları ve daha sonraları bütün bir endüstriyi
inşa etmeleri sürecidir). Rap ‘in sözlük anlamı şiddetle söylemek, argoda suçluluk ve ceza
anlamlarında kullanılan bir kelime olup hip-hop kültürünün temel unsurlarından birini
oluşturan müzik tarzıdır. Doğaçlama benzeri kafiyelerle ve ritmik vuruşlarla karakterize
edilebilen, çoğunlukla sosyal ve politik konuları içeren, genellikle de eşliksiz (a capella)
olarak monoton ama hızlı konuşma biçiminde seslendirilmektedir. 1995 yılında Cartel
Almanya’da yaşayan Türklerin sıkıntılarına dikkat çekmeyi başarması sonucunda
Türkiye’de meşhur olmuştur. Cartel dile getirdikleri aracılığıyla Türkiye’ye geldiğinde
kitleler tarafından karşılanmasını sağlayacak bir başarı elde etmiştir. Türkiye’de Ceza,
Joker, Red bazı rap sanatçılarıdır.

4.3.4. Arabesk Müzik

Fransızcadaki “arabesque” teriminin dilimize girmesiyle yaygınlaşmış olan arabesk


kavramı ilk olarak “Arap tarzında yapılmış süsleme veya bezeme”
anlamındakullanılmıştır. Türkiye’den kullanılan “arabesk” terimi ise “arap üslûbunda”
demek olan “arabesk”kelimesi, günümüz Türkiye’sinde bir müzik biçimini adlandırmakta
ve “girişik olma, içiçe geçmişlik” biçimindeki anlamını korumaktadır. Timur Selçuk’un
Arabesk tanımı bu içiçeliği anlatmaktadır: “Türk sanat müziği ve Türk halk müziğinden
etkilenen, batı tarzı yapay motifve tavırlar da katarak çağdaş bir müzikal azgelişmişlik
örneği olarak ülkemizin ekonomik ve kültürel tablosunu büyük bir ustalıkla sergileyen
ritmik yapısıyla dinamizmdenuzak, tekdüze bir müziktir”. Anadolu Pop ve Anadolu Rock
furyasından Arabesk müziğe geçişte Orhan Gencebay, bu iki müzik türü arasında bir
geçiş formu teşkil etmiştir.

Orhan Gencebay ile birlikte Ferdi Tayfur, İbrahim Tatlıses ve Müslüm Gürses 80’lerde
arabeskin dört büyük üstadı oldular.Folk arabesk (İbrahim Tatlıses, Küçük Emrah,
Ceylan), Taverna (Nejat Alp, Cengiz Kurtoğlu), Sanat müziği ağırlıklı arabesk (fantezi ya
da çok sesli Türk Sanat Müziği), oryantal arabesk, devrimci arabesk (Ahmet Kaya),
arabesk icra, Türk Hafif, Sanat Müziği ya da Orhan Gencebay’ın deyimiyle “fantezi
müzik” denilen türüetkileyerek ortaya çıkardığı gibi Yıldırım Gürses, Samime Sanay,
Metin Milli de Türk Hafif Müziği’ni etkilemiştir.

22
V. MÜZİK EĞİTİMİ

Bireyleri ve toplumları biçimlendirme, yönlendirme, değiştirme, geliştirme ve


yetkinleştirmede en etkili süreçlerin başında eğitim gelir. Çağdaş eğitim, bilim, sanat ve
teknik olarak adlandırılan üç genel konu alanını belli bir felsefi bütünlük içinde kapsayan
bir çerçevede düzenlenip gerçekleştirilmeye çalışılır. Müzik eğitimi ise, daha çok sessel
ve işitsel nitelikli bir sanat eğitimi olarak güzel sanatlar eğitiminin en önemli dallarından
birini oluşturur.

Müzik eğitimi, temelde, bir müziksel davranış kazandırma, bir müziksel davranış
değiştirme veya bir müziksel davranış değişikliği oluşturma, bir müziksel davranış
geliştirme sürecidir. Bu süreçte daha çok, eğitim gören bireyin (çocuğun-gencin-
öğrencinin) kendi müziksel yaşantısı temel alınır, bu temelden yola çıkarak belirli amaçlar
doğrultusunda planlı, düzenli ve yöntemli bir yol izlenir ve bu yolla belirli hedeflere
erişilir. Müzik eğitimi yoluyla, birey ile çevresi, özellikle müziksel çevresi arasındaki
iletişim ve etkileşimin daha sağlıklı, daha düzenli, daha etkili ve daha verimli olması
beklenir.

5.1. Müzik Eğitiminin Genel Kapsamı

Davranışsal açıdan ele alındığında müzik eğitimi temelde şunları kapsar:

 Müziksel işitme-okuma-yazma eğitimi


 Şarkı söyleme eğitimi
 Çalgı çalma eğitimi
 Müzik dinleme eğitimi
 Müziksel yaratma eğitimi
 Müziksel bilgilenme eğitimi
 Müziksel beğeni geliştirme eğitimi
 Müziksel kişilik kazanma eğitimi
 Müziksel duyarlılığı artırma eğitimi
 Müziksel iletişim ve etkileşimde bulunma eğitimi
 Müzikten yararlanma eğitimi

23
İçeriksel açıdan ele alındığında müzik eğitimi şunları kapsar:

 Müziksel işitme eğitimi


 Ses eğitimi
 Çalgı eğitimi
 Müziksel devinim ve ritim(tartım) eğitimi
 Müzik Bilgisi eğitimi
 Yaratıcılık eğitimi
 Beğeni eğitimi
 Müziksel kişilik eğitimi
 Müziksel duyarlılık eğitimi
 Müziksel iletişim ve etkileşim eğitimi
 Müziksel kullanım ve yararlanım eğitimi

5.2. Müzik Eğitiminin Üç Ana Türü

5.2.1. Genel Müzik Eğitimi

Genel müzik eğitimi, iş-meslek, okul, bölüm, kol-dal ve program türü ne olursa olsun
ayrım gözetmeksizin, her düzeyde, her aşamada, her yaşta herkese yönelik olup sağlıklı ve
dengeli bir insanca yaşam için gerekli asgari- ortak genel müzik kültürünü kazandırmayı
amaçlar. Genel müzik eğitimi her düzeyde, her yaşta herkes içindir. İlköğretim öncesinde
anaokul, ilkokul, ortaokul ve lise düzeylerinde yürütülmektedir.

5.2.2. Özengen Müzik Eğitimi

Özengen müzik eğitimi, müziğe ya da müziğin belli bir dalıda özengence (amatörce) ilgili,
istekli ve yatkın olanlara yönelik olup, etkin bir müziksel katılım, zevk ve doyum
sağlamak ve bunu olabilidiğince sürdürüp geliştirmek için gerekli müziksel davranışlar
kazandırmayı amaçlar. Müzikle ilgili belli resmi, özel ve gönüllü kuruluşların ve kişilerin
özengenlere yönelik olarak düzenledikleri kurslar, özel dersler, bireysel ve toplu
çalışmalar, konserler, festivaller, yarışmalar, şölenler vb. etkinlikler özengen müzik
eğitiminde oldukça ağırlıklı bir yere sahiptir.

24
5.2.3. Mesleki Müzik Eğitimi
Mesleki müzik eğitimi, müzik alanının bütününü, bir kolunu ya da dalını, o bütün kol ya
dad al ile ilgili bir işi meslek olarak seçen, seçmek isteyen, seçme eğilimi gösteren, seçme
olasılığı bulunan, müziğe belli düzeyde yetenekli kişilere yönelik olup, işin ya da mesleğin
gerektirdiği müziksel davranışları ve birikimi kazandırmayı amaçlar. Müzik sanatçılığı
eğitimi (bestecilik eğitimi, seslendiricilik/yorumcluk eğitimi), müzik öğretmenliği
(eğitimciliği) eğitimi, müzik teknologluğu eğitimi, müzik bilimcilik eğitimi mesleki
müzik eğitimimin başlıca kollarını oluşturur.

5.3. Müzik Eğitiminin Önemi

Ünlü Macar müzik eğitimcisi Kodaly bir sözünde “Eskiden çocuğun müzik eğitimi,
doğumundan dokuz ay önce başlamalı, diye düşünür düm. Şimdi aynı düşüncede değilim.
Çocukların müzik eğitimi annenin doğumundan dokuz ay önce başlamalı” diyerek daha iyi
ve daha mutlu bir insan olmak için herkesin müzik eğitiminden geçmesi gerektiğini vurgu
lamıştır.

Eğitimle, insanın değişimi ve gelişimi hedeflenmiştir. Sağlıklı bir eğitim, kişiyi ilgi ve
yetenekleri doğrultusunda, onu en iyi şekilde yetiştirmeyi amaçlar. Her insan, yaşamı
boyunca, eğitim ve öğretimini sürdürürken çok yönlü bir müzik ortamı içinde bulunur.
Çocukların ve gençlerin sağlam bir ruh ve kişilik eğitimi almalarında müzik eğitiminin
önemli bir yeri vardır. Çok etken bir eğitim aracı olan müzik, bir disiplin olarak, eğitim
sistemlerinde yer almıştır. Bireyler üzerinde sevgi, sorumluluk, yaratıcılık duygularının
gelişmesini sağlayan müzik eğitiminin amacı, insana, müziği sevdirmekten başka, müzik
dinleme, yargılama becerisiyle birlikte insanın beğeni düzeyini yükseltmektir.

5.4. Türkiye’de Cumhuriyetin Kurulmasından Günümüze Müzik Eğitimi

Cumhuriyetin kurulduğu 1923’ten 1983’e kadar geçen altmış yıllık süre içinde, ulusal
eğitimin hemen her alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Bu alanlardan biri de müzik
eğitimidir. Türkiye’de müzik eğitiminin bir bütün olarak niteliği ve düzenleniş biçimi
bakımından Cumhuriyet dönemi ile ondan önceki İmparatorluk dönemi arasında önemli
farklılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle, Cumhuriyetin ilk altmış yılındaki müzik eğitimini
incelemeye geçmeden önce, İmparatorluk dönemindeki müzik eğitiminin genel d
25
İmparatorluk dönemi eğitim düzeni içinde uzun süre yer alan başlıca örgün sivil eğitim
kurumları şunlardır:

1. Sıbyan okulları
2. Medreseler
3. Enderun okulları

Sıbyan okulları, İmparatorluk eğitim düzeni bir bakıma temel eğitim kurumu işlevi gören
okullardı. Medreseler ise, İslamiyetle birlikte Türk eğitim sistemine giren, temel eğitimden
yükseköğretime kadar değişen kademelerde öğretim yapılan eğitim kurumlarıydı. Sıbyan
Okullarında ve medreselerde ezan, Kur’an ve ilahilerin makamsal çerçevede, ezgisel
kalıplar içinde güzel sesle ve kuralla okunup söylenmesine önem verildiği bilinmektedir.
Bu bakımdan, programlarında ayrı bir müzik dersinin yer almadığı bu okullarda, doğrudan
olmasa bile, dolaylı bir dinsel müzik eğitimi yapıldığından söz edilebilir.

Enderun okulları (Saray okulları) bazı yazar ve eğitimciler tarafından “laik enstitüler”
olarak da nitelendirilir. Bu okullarda uygulanan eğitim programlarında, öbür derslerin
yanında müzik dersine de yer verildiği; müzik dersinin musiki odasında yapıldığı ve
dönemin ünlü müzikçileri tarafından verildiği, tüm öğrencilerin müzik dersini almaya
zorunlu tutulduğu ve derslerde daha çok geleneksel Türk sanat müziği öğretildiği
bilinmektedir. Bu bakımdan Enderun okulları, programlarında müzik eğitimine yer verilen
ilk Osmanlı örgün sivil eğitim kurumu olarak nitelendirilebilir. Yine bu okullar, dinsel
olmayan müzik eğitimi uygulamalarının yer aldığı ilk Osmanlı örgün sivil eğitim kurumu
olarak görülebilir.

Tabılhane, Mehterhane ve Müzika-i Humayun İmparatorluk dönemindeki askeri eğitim


düzeni içinde birbirini izleyen başlıca askeri örgün müzik eğitim kurumlarıdır. Muzıka-i
Humayın 1826 yılında Türkiye’de batılı anlamda açılan ilk konservatuar sayılmaktadır.
Müzik eğitim bakımından 1910’lu yıllarda konservatuvar niteliğinde bir kuruluş olan
Darülelhan’ın kurulmuştur. Darülelhan, 1917 yılında geleneksel Türk sanat müziği eğitimi
yapılmak amacıyla kurulmuş ancak bu okul, kuruluşundan dört yıl sonra 1921’de
kapanmıştır.

Cumhuriyet döneminde müzik eğitimi Ziya Gökalp ve özellikle Atatürk’ün düşünce ve


görüşlerinden kaynaklanıp yönlenmiştir. Gökalp’e göre ulusal müziğimiz, ülkemizdeki
halk müziği ile batı müziğinin kaynaşmasından doğacaktır. Atatürk’ e göre Türk ulusal
müziği, özünü halk müziğimizden alan çoksesli bir müzik olacaktır.

26
Türkiye'de Cumhuriyet Döneminde girişilen devrim hareketleri sanat konularına da
yönelmiştir. Daha çok Klasik Batı müziğine önem verilmiş, yetenekli gençlerin Avrupa
ülkelerine gönderilip yetiştirilmesi hareketi başlamıştır. Müzik eğitimi veren kurumların
açılmasına öncelik verildi. 1940 yılından bu yana da bu alanda dünyaca tanınan yetenekli
yorumcular ve besteciler yetişmiştir.

Türk Beşleri: Cumhuriyetten sonra Atatürk’ün önderliğinde açılan sınavı kazanan müziğe
yetenekli gençler klasik müzik eğitimi almak için yurt dışına gönderilirler. Yurda
döndükten sonra Türk Halk Müziğini ve makamsal müziği özümseyip bunları yazdıkları
çok sesli müzikte kullanırlar. Bu gençlerin bir bölümünün de yer aldığı ilk kuşak
bestecilere Türk Beşleri adı verilir.

27

You might also like